BÜVEYHILER DEVRİNDE TÜRK KUMANDANLARI II ALPTEKİN
Prof. Dr. Ahmet Ağırakça 2023-07-31
Ahmet AGIRAKÇA
BÜVEYHILER DEVRİNDE TÜRK KUMANDANLARI II ALPTEKİN
Türklük Araştırmaları Dergisi: Yıl 1988, Sayı 4'den ayrıbasım
TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ-ANKARA ı989
BÜVEYHİLER DEVRİNDE TÜRK KUMANDANLARI
II
ALPTEKİN
Ahmet AGlRAKÇA *
Kaynaklarda Büveyhl Emiri Müizzüddevle Ebu'l-Hasan Ahmed İbn Büveyh'in azadlısı diye
kaydedilen Alptekin'in ismi değişik şekillerde yazılmıştır. Büveyhi saraylannda yaşamış olan ünlü
tarihçi İbn Miskeveyh İbnü'l Kalanısi ile İbnü'l-Esir ve İbn Kesir "Alptekin" diye kaydederlerken 1
Ebu'l-Fida ve İbn Haldun Aftekin 2; Barhabraeus İbnü'l İbn ise "Alpethgan" 3 şeklinde
yazmaktadırlar. İbn Tağribirdi biryerde Aftekin derken daha sonra "Heftekin" diye kaydeder 4. İbn
Hallikan ise Vefayatu'lA yan 'ın bir nüshasında "Alftekin" başka bir nüshada da "Aftekin" olarak
verilmektedir 5. Hamdullah Mustavfi Kazvini de daha değişik olarak "Aytekin" diye zikreder 6. İbn
Asakir ise "Tarih Dımaşk" adlı eserinde "Alftekin" olduğunu belirtir. İbn Asaki alfabetik sırayla
düzenlediği eserinin "elif" harfinde bu şekilde kaydettikten sonra "Meşhur Dımaşk emiri AIf tekin
et-Türki" olduğunu belirtip asıl adının Fetkin (veya Fetekin) olduğunu ve biyografisinin ilerde "Fe"
harfinde ele alınacağını söylediği halde büyük bir ihtimalle yazmayı unutmuştur 7.
.
* Doç. Dr. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi i İbn Miskeveyh, Tecô. ribü’ı-Ümem, Nşr. H. F.
Amedroz, Londra 1921, II, 206 vd;
İbnü'l-Kaliınisi, Zeyl Tarih Dımaşk, Nşr., H.F.Amedroz, Beyrut 1908 S.I i vd;İbnü'I-Esir, el,Kamil
ji't-Tarih, Nşr. C. j. Tomberg, Beyrut 1965, VIII, 645 vd; İbn Kesir, el-Bidaye ve'nNihaye, Beyrut
1977, XI, 279 vd.
2 Ebu'l-Fidiı, el-Muhtasar ji Ahbari’l-Beşer, Kahire 1325 II, i 15; İbn Haldun, 'Kitabu'l'İber: Mısır i
284, III, 429.
3 Gregory Barhebraeus İbnü'l-İbri, Abu'l-Farac Tarihi, ing., çev.: Ö. R. Doğrul, Ankara 19f5, s. 26g.
· İbn Tağribirdi, en-NucUmu'z;-z;ahire ji Muliik Mısır ve'l-Kahire, Kahire 1933, IV, 108 ve
133·
s İbn Hallikiın, Vejayatu'l-A'yan, Nşr. Dr. İhsan Abbiıs, Beyrut 19n IV, 53–54. Bu neşirde "Aftekin"
şekli tercih edilmiştir.
6 Hamdullah Mustavlİ Kazvini, Tarih-i Guz; fde, Tahran 1339, s. 416.
7 İbn Asiıkir, Tarih Dımaşk, Arapça yazma, Atıf Efendi ktb. No: 1812, vr. 381b.
Süleymaniye Damat İbrahim Paşa ktb. No: 872'de kayıtlı yazmada da aynı bilgiler mevcuttur. H.A.
R. Gibb ise (el-Muizz liddinillah mad. İA) bu kumandanın adını "Abtigin" şeklinde; İA’ da "el-Aziz
Billâh" maddesini yazan N.A. Koenning ile "et-Tiıyi" maddesini yazan hocamız F. Işıldan Ebu'lFidiı'nın yazdığı şekli tercih ederek "Aftigin" diye kaydetmişlerdir.
Araştırmalarda ise çağımız müellifleri genellikle bunun "Alptekin" olması gerektiğini belirterek bu
şekilde yazmaktadırlar 8. Gerçekten Türkçeye uygun olanı da budur. Nitekim İbnü'I-Esir’in de ifade
ettiği gibi Araplar "p" harfini "f" harfine çevirerek birçok kelimeyi bu şekilde.
Yazmışlardır 9. Ayrıca Aftekin veya Alftekin Türkçede hiçbir mana ifade etmemektedir. Buradan da
anlaşıldığı gibi bu kumandanın adı Alftekin değil Türkçede kullanıldığı ve Türklerde de yaygın
olduğu şekilde Alptekin olma ihtimali kuvvetlidir.
Alptekin kaynaklarda "Müizzüddevle Ahmed b. Büveyh'in azatlısı" diye kaydedilmektedir lo. Aynı
şekilde Ebu Mansur künyesi ile de anılan 11 bu Türk kumandanı adına Müizzüddevle'nin Bağdad
hâkimiyetinden, yani 334 (945–946) yılından sonra rastlamaktayız. Buna göre muhtemelen
Horasan'dan Huzistan'a Müizzüddevle ile birlikte gelmiş olabilir. İyi bir asker olan Alptekin,
Müizzüddevle tarafından azad edilmiş ve Büveyhl ordusunda başkumandan Sebüktekin'den sonra
ikinci adam durumuna gelmiştir 12
Müizzüddevle Bağdad ve çevresine tamamen hâkim olduğu halde kuzeyde yaşayan Hamdanilerle
sürekli çatışma halindeydi. 353 (964) yılında Müizzüddevle Bağdat'tan hareket edip Musul üzerine
varınca burayı, Diyar-Rabia ve er-Rahba'yı ele geçirmişti. Müizzüddevle bu seferi sırasında
Alptekin'i er-Rahba'ya gönderip burayı Hamdanılere karşı korumasını istemişti.
Alptekin er-Rahba'ya yerleşmiş, Müizzüddevle de Diyar-Rabia’nın Beled ve Nusaybin gibi önemli
şehirlerini ele geçirmeğe çalışırken Ebu Tağlib İbn Nasiruddevle tekrar Musul üzerine varıp
Deyrü'I-Ala’da konaklamış, diğer taraftan kardeşi Hamdan da er-Rahba'ya giderek şehre saldırmıştı.
Er-Rahba'da bulunan Alptekin, Hamdan İbn Nasiruddevle ile sava8 Mafızullah Kebir, The Buwayhıd Dynasly oj Bağ Mad, Calcutta 1964, s. 31, 33, 135;
Heribert Busse, Chalif und Grosskonig, Beyrut 1969, s. 45, 48, 464. Aynca Ö. R. Doğrul, Abu'IFarac Tarihinde kaydedilen «Alpethgan"ın da "Alptekin" olması gerektiği kanaatini belirtir. Abu'lFarac, s. 269 not:2. Bu kanaatlere dayanarak biz de İbnü'l-Esir tercümesinde Alftekin, yerine
«Alptekin" yazmayı tercih ettik. Bk. İbnü'l-Esir, el-Kiimil ji'ı- Tarih, çev. Ahmet Ağırakça, İstanbul
1987, VIII, 556 vd.
9 İbnü'I-Esir (IX, 650) Araplann Arslan Besasıri'nin de adını Arslan Fesasıri; "Besa" şr~rini "Fesa"
diye kaydettiklerini gayet açık bir şekilde ifade eder.
10 İbn Hallikan, Vejiiyaıu 'l-A 'yiin, IV, 54.
ii İbnü'l-Kalanısı, s.ı ı; İbn Hallikan, aynı eser.
12 İbn Miskeveyh, II, 334.
BÜVEYHİLER DEVRİNDE TÜRK KUMANDANLARI
Şıp onu mağlup ederek şehirden uzaklaştırmış ve burayı Hamdanilere karŞı korumuştu 13:
Fakat daha sonra Müizzüddevle ile Ebu Tağlib arasında yapılan ~nlaşma gereği olarak er-Rahba
Hamdanilere bırakılınca Müizzüddevle Alptekin' e mektup yazarak er-Rahba'dan çıkıp yanına
gelmesini istedi 14.
Alptekin Müizzüddevle'nin ordusunda ikinci adam olarak Bağdad hakimiyeti döneminde hep
emrinde bulunmuş, İmran ibn Şahin ve Hamdanilere karşı girişilen mücadelelerde ordu içindeki
etkinliğini sürdürmüştü.
356 (967) yılında Müizzüddevle vefat edip yerine oğlu İzzüddevle Bahtiyar geçince bu yeni emır
devlet yönetimini ihmal edip eğlenceye dalmış bundan dolayı da başkumandan Sebüktekin ile arası
açılmıştı.
Bahriyar'ın Bağdad tahtına geçtiği yıl Samanı ordulan Ziyarller'den Veşmgir'in kumandası altında
Rey üzerine yürümüşlerdi. Amcası Rüknüddevle Bahtiyar'dan yardım kuvvetleri göndermesini
isteyince Sebüktekin'i bir miktar askerle göndermeyi düşünmüş fakat Sebüktekin onun bu arzusuna
uymamıştı. Buna bir hayli hiddetlenen Bahriyar zaten bir türlü anlaşıp sevmediği Türklerin arasını
bozmak ve aynı zamanda amcasına göndermeyi düşündüğü yardımcı kuvvetleri bir an evvel yola
Çlkarabilmek için bu ordunun kumandanlığına Alptekin'i getirmişti. Zira ifade ettiğimiz gibi
Alptekin orduda rütbe itibariyle Sebüktekin'den sonra geliyordu.
Alptekin bu ordunun başına geçip Rey'e doğru yola koyulmuş Rey yakınlarına kadar varmıştı. Fakat
Horasan ordulannın kumandanı Veşmgir bir kaza neticesi ölünce Rüknüddevle tehlikeyi atlatmış ve
Alptekin'in kumandası altında bölgeye gelen ordulara ihtiyaç kalmaması üzerine Alptekin Bağdad'a
geri dönmüştü 15.
Bu dönemde ordunun ve dolayısıyla Türklerin başında Sebüktekin elHacib'i görüyoruz. Alptekin
ileri gelen kumandanlardan olmasına rağmen başkumandanlık Sebüktekin'in elinde olduğu için
adının olaylara fazla kanşmadığı ve olaylarda pek etkili olmadığı müşahade edilmektedir. Fakat 364
yılı başlarında Sebüktekin'in ölümüyle Alptekin'in etkinliğini görmeye başlıyoruz.
13 İbn Miskeveyh, II, 205-206.
14 İbn Miskeveyh, II, 206. Er-Rahba sonralan Büveyhi emin Azuddudevle tarafından 368(978)
yılında Hamdaniler'den Ebu Tağlib'in elinden alınmıştır. bk. İbn Miskeveyh, II, 392; İbnü'l-Esir,
VIII, 696.
15 İbn Miskeveyh II, 233-234; İbnü'l-Esir, VIII, 578.
4
AHMET AGIRAKÇA
Sebüktekin 24 Muharrem 364 (14 Ekim 974) Salı gecesi vefat edince 16 Türkler hep bir araya gelip
birbirine kenetlenmiş ve hepsi Alpte. kin'in etrafında toplanıp ona bağlılıklannı ve itaatlerini
bildirerek başlanna reis olarak seçmişlerdi. ·
O dönemlerde Büveyhi sarayında yaşamış bulunan İbn Miskeveyh Alptekin'in Türkler arasında
büyük bir nüfuza sahip olduğunu, sayıldığını ve bundan dolayı da Sebüktekin'in vefatından sonra
onu reisliğe seçtiklerini sarahetle kaydeder 17.
İbnü'l-Esir ise Bahtiyar'ın Sebüktekin'in ölümüne son derece sevindiğini, onun ölümüyle Türkler'in
dağılacağını zannettiğini; fakat buna karşılık Türklerin eski birlik ve düzenlerini en mükemmel bir
şekilde koruduğunu görünce tekrar üzüntüye kapıldığını kaydeder 18.
Bahtiyar Vasıt'ta Türkler'e karşı savaş hazırlıklanna başlamıştı. Türkler de Alptekin'in kumandası
altında Vasıt'a Bahtiyar üzerine yü~yüp şehrin yakınında bir yerde karargah kurmuşlardı. Bu arada
Alptekin Hamdan ibn Nasiruddevle'ye mektup yazıp Sebüktekin'in vefatını ve kendisinin onun
yerine Türklerin başına geçtiğini bildirdi. Zira Sebüktekin hayatta iken, Ebu Tağlib ile Bahtiyar'ın
ittifak akdetmeleri üzerine, kardeşi ile sürekli bir anlaşmazlık içinde olan Hamdan ibn Nasirüddevle
de bu ittifaka karşılık Bahtiyar'ın düşmanı olan Sebüktekin'le ittifak halindeydi.
Sebüktekin'in Deyrü'l-Aklil'da vefatından sonra Alptekin muttefikleri Hamdan'a mektup yazınca
Hamdan, başkumandanlarının vefatıyla Türkler'in dağılacağını ve Büveyhi Devleti bünyesinde
hiçbir tesirlerinin olamayacağını, eriyip gideceklerini düşünerek bir taraftan Bahtiyar'a gizlice
yazdığı mektupta onunla anlaşmış diğer taraftan Vasıt yolu üzerinde bulunan Alptekin'e de
gönderdiği cevapta yakında yanına varacağını bildirmişti.
Türkler Alptekin'in kumandasında Bağdad'tan getirdikleri küçük gemilerle nehir yoluyla Vasıt'a
ilerlerken, karadan da harekete geçmişlerdi.
Nehir yoluyla giden kuvvetlerin başında sözde müttefikleri Hamdan ibn
16 İbnü'l-Cevzi, el-Muntazam ji Tarihi'l-Mulük ve'l-Umem, Haydarabad 1938, VII, 77; ıbn Kesir elBidaye ve'n-Nihaye, Beyrut 1966, XI, 282; İbn Haldun Kitabu'l-İber, Mısır 1284, III, 429; İbn
Tağribirdi, IV, 108.
17 İbn Miskeveyh, II, 334.
IS İbnü'l-Esir, VIII, 645.
BÜVEYHİLER DEVRİNDE TÜRK KUMANDANLARl
5
Nasirüddevle vardı. Fakat Vasıt yakınlarına varıp karargah kurduklarında Hamdan hemen ayrılıp
Bahtiyar'ın tarafına geçti. Bahtiyar Hamdan'ı büyük bir merasimle karşılamış iki kuvvet bir araya
gelince biri hayli güçlenmiş, buna karşılık Alptekin ve Türklerin ümitleri kırılmış ve
maneviyatları'bozulmuştu 19.
Buna rağmen tekrar harekete geçerek ellerinde bulunan kayıkları yanyana getirip birbirine
bağlayarak bir köprü kurmuşlardı. Karargahlarından hareket eden Alptekin ve Türkler yaptıkları bu
köprüden nehri aşarak Bahtiyar'ın Vasıt'taki karargahına yakın bir yerde karargah kurdular ve
çarpışmaya başladılar. Bahtiyar ile başlattıkları bu çatışmalar kısa aralıklarla tam elli gün müddetle
sürdü. Bu müddet boyunca meydana gelen çarpışmalar hep Alptekin ve askerlerinin aleyhine
sonuçlandı.
Bahtiyar Alptekin'in bu saldırılarında bir hayli zor günler geçirmiş büyük sıkıntılara düçar olmuştu.
Dışarıdan gelecek yardımı sürekli bekleyip duran Bahtiyar amcasının oğlu Azududdevle'ye yazdığı
mektubunda Türklerin kendisini nasıl kuşattığını Alptekin'in iktidarına son vermek üzere olduğunu
şöyle dile getiriyordu:
"Eğer ben yenilip bitirileceksem gel sen beni ye, Paramparça edilmeden önce gel bana yetiş. 20.
Bahtiyar bu mektubunda yönetimin elinden gitmek üzere olduğunu bunun yabancılara
gitmesindense amcasının oğlunun buna daha layık olduğunu ifade ediyordu.
Azududdevle, Bahtiyar'ın bu çağrılarına cevap verme hususunda bir ara tereddüt ettikten sonra
Ebu'l-Feth ibn el-Amid'i yanına alarak Ahvaz'a varmıştı. Azududdevle'nin Ahvaz'a geldiğini haber
alan Alptekin enGi.şeye kapılarak Bağdad'a doğru yola çıkmış ve merkeze dönüp burayı dinde
bulundurmayı tercih etmişti. O Bağdad'ı arkasına alıp Diyilla'da savaşmayı düşünmüş ve planını
buna göre hazırlamıştı. 21.
Alptekin'in Vasıt üzerine yürümesinden sonra Bağdad'ın boş kaldığını gören Hamdanı emiri Ebu
Tağlib Bağdad'a varıp buradan büyük miktar19 İbn ~fiskeveyh, II, 334-335· 20 Bu beyinn Hz. Osman'ın muhasara edildiği günlerde Hz. Ali'ye
yazdığı bir mektubunda kaydedildiği rivayet edilir. bk. İbn Miskeveyh, II, 336, 21 İbn Miskeveyh,
II, 338; İbnü'I-Esir, VIII, 648. Gerdizi Ebu Said Abdulhay «eynü'[Ahoor, Tahran 1347, s.88) ile
İbnü'l-kaHinisi (s. i i) Alptekin kumandasındaki Türklerin Büveyhi'ler'e karşı olan mücadelesinden
çok kısa bir şekilde bahsederler.
6
AHMET AGlRAKÇA
da eşya alıp. Musul'a göndermişti. Fakat Alptekin'in tekrar Bağdad'a döndüğünü haber alan Ebu
Tağlib derhal şehri boşaltarak Daru'I-HiUife' den ayrılıp Musul'a kendi merkezine geri dönmüştü.
Zira Alptekin, Bağdad üzerine gelince dörtyüz kadar Türk askerini· öncü kuvvet olarak önden
gönderip Ebu Tağlib'i şehirden çıkarmalarını istemiş, bu öncü kuvvetler şehre varmadan evvel Ebu
Tağlib Musul'a doğru yola koyulmuştu. Bir taraftan Ebu Tağlib'in, bir taraftan Alptekin ve
adamlarının diğer taraftan Bahtiyar'ın teşvikleriyle Irak'ın büyük kabilelerinden biri olan
Şeybanoğulları'nın baskın ve yağmalarına hedef olan Bağdad bu sıralarda harebeye dönmüş, halkı
perişan olmuş ve fiyatların bir hayli yükselmesi ve meydana gelen pahalılıkla iktisadi hayat fele
olmuştu.
Buna rağmen halk pahalılığa aldırış etmiyor, çatışmaların dinmesini istiyordu.
Alptekin'in Bağdad'a gelmesi üzerine Bahtiyar Aynü't-Temr halkından olan Dabbe ibn Muhammed'e
mektuplar yazarak Bağdad ve çevresine akınlar yapmasını ve gelecek her türlü yiyecek maddesinin
şehre ulaşmasına engel olmasını emretmişti 22.
Diğer taraftan Bağdad'tan ayrılıp Musul'a giden Ebu Tağlib de sürekli olarak Bağdad'a ulaşacak
gıda mad9elerinin varmasını engelledi.
Böylece onlar dört bir yandan Alptekin'i sıkıştırmağa başlamışlardı.
Azududdevle yanındakilerle birlikte Bağdad üzerine yürüyün ce Alptekin ve yanındaki Türkler
Diyara nehri ile Medain arasında bir yere varıp karargahlarını kurdular. Azududdevle de Deyru'lAkiil'a gelip burada ordusunu intizama sokarak en yakın adamlarıyla ordusunun merkezinde yer
almış, sağ kanatta Ebu'l-Feth İbnü'l-Amid'i sol kanatta da Ebu İshak İbrahim ibn Muizzüddevle'yi
Muhammed ibn Bakıyye ile birlikte görevlendirmişti. Ordu Medain'e vardığında Alptekin'in Diyala
yakınlarında olduğu haberini aldı.
Alptekin ise Diyala nehri üzerinde bir köprü kurarak karşı tarafa geçmiş ve buradaki geniş arazide
rahat hareket edebileceğini düşünmüştü 23.
Azududdevle, Diyala yakınlarına geldiğinde Alptekin'in karargahını kurup askerlerini savaş
nizamına soktuğunu ve bütün birliklerinin hazır olduğunu gördü. Nihayet Azududdevle de ordusu
ile bu geniş araziye varmış ve iki ordu karşı karşıya gelmişti 24.
22 İbn Miskeveyh, II, 339, İbnü'l-Esir, VIII, 649; İbn Kesir Xi, 279-280.
23 ibn Miskeveyh, II, 339; İbnü'l-Esir, VIII, 649.
24 İbn Miskeveyh (II, 338) kendisinin de bu savaşa gelen Ebu'l-Feth İbnü'I-Adim ile birlikte
Rey'den geldiğini ve bu olaylan bizzat müşahade ettiğini kaydeder.
BÜVEYHİLER DEVRİNDE TÜRK KUMANDANLARI
7
İki taraf arasında 14 Cemaziyellevvel 364 (30 Ocak 975) gunu başlayan şiddetli bir savaş cereyan
etti. Savaşın ilk anlannda Azududdevle'nin sol kanat kuvvetlerini oluşturan Bahtiyar'ın askerleri
Alptekin ve Türkler r üzerine hücuma geçti ise de geri püskürtülmüştü. Fakat Azududdevle büyük
bir hamle ile saldınya geçince Alptekin ve Türkler buna karşı direnme imkanı bulamayıp geri
çekilmeye başlamış ve daha önce Diyala nehri üzerinde kayıklardan kurduklan köprüden geçmeğe
çalışırken meydana gelen büyük izdiham neticesinde bir çok kimse nehre düşmüş, hayatını
kaybetmişti. Kaçanlar geride bıraktıklannı düşünmeksizin canlannı kurtarmağa bakıyorlardı.
Gecenin bastırmasıyla karanlıkta saldıran Azududdevle'nin askerleri Türkler'den ve yanlannda
bulunanlardan çok kimseyi kılıçtan geçirmişlerdi. Azududdevle askerlerini Türkler'in karargahlannı
yağmalamayı serbest bırakmış, onlar da Türkler'in hemen hemen herşeyini ele geçirmişlerdi 25.
Alptekin ve yanındaki Türkler savaş alanından çekilerek Tekrit'e doğru gidince Azudduddevle de
Bağdad yakınlanna giderek karargahını şehir dışında kurmuş ve Alptekin'in kesin olarak Tekrit'e
gittiğini öğrenince Bağdad'a girmişti. Alptekin bu yenilgiden sonra Tekrit'e giderken yanında
bulunan Halife et-Tayi'! de götürmüştü. Alptekin Halife'yi alıp Dımaşk'a gitmeyi tasarlamış ve bunu
et-Tayi'e teklif etmişti. Fakat Halife şimdilik bunun mümkün olmadığını, Alptekin'in yenik duruma
düşmesiyle çok zayıf olduğunu, kendisi Bağdad'a dönüp güç kazandığı takdirde ona yardım
edeceğine söz vermişti.Azududdevle Halife'yi Bağdad'a getirmek için bir hayli uğraşmış ve nihayet
8 Receb 364 (24 Mart 975) günü Halife nehir yoluyla Bağdad'a getirilip büyük bir merasimle
sarayına yerleştirilmişti.
Diğer taraftan Sebüktekin'in sarayına yerleşen Azududdevle burayı tamamen hakimiyetine almak
niyetinde olup bunun planlannı kurmuş ve nihayet 26 Cemaziyelahir 364 (13 Mart 975) günü
amcasının oğlu Bahtiyar'ı tutuklatmıştı 26.
Bu arada Bağdad'ta bir iktidar mücadelesi sürerken Diyala'da mağlup olan Alptekin en samimi ve
yakın adamlanyla birlikte Irak'tan aynlıp Hıms'a gitmiş ve Hıms yakınlannda bir yerde karargah
kurmuştu. 27
Alptekin'in Hıms yakınlanna geldiğini geldiğini öğrenen Mısır Fatimı halifesine bağlı
kumandanIardan Zalim ibn Mevhfıb el Ukayli derhal üze25 İbn Miskeveyh, II, 340-341; İbnü'I-Esir, VIII, 649-650, Ebu'I-Fida Tarih, II, i IS.
26 İbn Miskeveyh, II, 342-343; İbnü'I-Esir, VIII, 650.
27 İbnü'I-KaIanisi, s. i i
8
AHMET AGlRAKÇA
rine yürümüş fakat ona karşı bir başarı elde etmeyince geri dönmüştü.
Alptekin Suriye'de elde ettiği bu ilk başarısından sonra Hıms dolaylarından ayrılarak Dımaşk
üzerine yürümüş ve şehrin dış varoşlarında bir yerde askerleriyle birlikte karargah kurmuştu.
Alptekin'in Dımaşk yakınlarına gelip karargah kurduğu günlerde şehrin valisi Reyyan el-Hadim idi.
Reyyan Dımaşk valiliğine Fatimı halifesi el-Muiz Lidinillah 28 (931-975) tarafından tayin edilmiş
olup o tarihte şehrin Fatımilerin elinde olduğunu görüyoruz 29.
Dımaşk'ta o sıralarda çok büyük karışıklıklar meydana gelmiş, bu karışıklıklar şehrin hayatına
tamamen hakim olmuş ve yöneticilerin halk üzerinde herhangi bir otoriteleri kalmamıştı. Alptekin
et-Türki Dımaşk yakınlarına gelip şehir dışında karargah kurunca Dımaşk'ın yaşlıları ve eşrafından
ileri gelen bazı kimseler yanına varmış, buraya gelişinden dolayı memnun olduklarını bildirerek
yanlarında ve şehirlerinde askerleriyle birlikte ikamet etmelerini ve şehrin yönetimini eline almasını
istemişlerdi 30.
Dımaşk halkı ile Alptekin arasında müşterek bir husus vardı. Her iki taraf da ehl-i sünnetten olup
ikisininde Şu düşmanları vardı. Alptekin Bağdad'da Şu Büveyhilerle çatışmış ve bu çatışmalar
sonunda Irak'ı terketmek zorunda kalmıştı. Dımaşk halkı da Mısır Şu Fatımı devleti ile sürekli
mücadele halindeydiler. İşte aralarındaki bu müştereklik onları birbirine yaklaştırmıştı.
Dımaşklılar Alptekin'i şehirlere yerleşmeğe davet ederken Mısırlı yöneticilerle aralarında itikadı
ihtilafların bulunduğunu ve bundan dolayı kendilerine yardım ettiği takdirde Fadmılerin Dımaşk
hakimiyetine birlikte son verebileceklerini ifade etmişlerdi. Gerçekten Mısırlı yöneticilerle Dımaşk
halkı arasındaki itikad farklılıklarından ve Şlllerin kendilerine uygulamış oldukları zulümden dolayı
aralarında düşmanlık vardı. Bu sebeple Dımaşklılar Alptekin'den Mısırlıların bu zulmünü sona
erdirmesi için Dımaşk'a gelip yerleşmesini rica etmişlerdi 31.
Alptekin Dımaşklıların bu tekliflerine olumlu cevap vererek kendisine itaat edip bu hususta yardım
edeceklerine dair yemin etmelerini istedi.
28 El-Müizz Lidinillah el-Alevi Ebu Temim Ma'add b.İsmail el-Mansur (931-97S).
29 İbnü'l-Esir, VIII, 6S6; Ebu'l-Fida, II, i LS.
30 Geniş bilgi için bk. İbnü'I-KaIanisi, s.4-1o.
31 İbnü'I-Kalanisi S.I 1-12; İbnü'I-Esir; İbn Kesir ve Ebu'l-Fida aynı yerler.
BÜVEYHİLER DEVRİNDE TÜRK KUMANDANLARı
9
Kendisi de onları koruyup uğradıkları zulümlerden kurtarmak üzere mücadele edeceğine dair yemin
etmişti. Bu karşılıklı yemin ve anlaşmalardan sonra Alptekin Dımaşk'a girdi, Fihimi Devleti
temsilcisi ve valisi olan
#
Reyyan el-Hadi m de şehri terketmiş ve böylece bir müddetten beri Alevi Fatimi halifesi adına
okutulan hutbe artık Şa'ban 364 (Nisan-Mayıs 975) tarihinden itibaren Abbasi Halifesi et-Tayi'
Lillah adına okunmağa başlanmıştı 32.
Alptekin Dımaşk'a girdikten sonra burada devam etmekte olan karışıklık ve fesatları önlemiş,
yönetimi tamamen ele geçirip şehrin bütün işlerini yolu~a koymuş ve halk ondan çekinmeğe ve ona
karşı bir saygı duymağa başlamıştı. Bu sıralarda bedevi Araplardan bir grup, şehir çevresinde bazı
yerleri ve civar köyleri istila edip etrafta karışıklık çıkarıyor, sağa sola saldırıp yağma yapıyor ve
halka karşı büyük zulümlere girişiyorlardı.
Alptekin bunlar üzerine yürüyerek onlardan çok kimseyi öldüp şehir civanndan uzaklaştırmıştı 33.
Şehri ele geçirme ve etrafını da hakimiyeti altına alma hususunda mükemmel bir cesaret ortaya
koyduğu gibi kendisinin gücünü de ispatlamış, her türlü güzel tedbirleri almakla varlığını
Dımaşklılara tam anlamıyla kabul ettirmişti. Böylece Dımaşklılar da Alptekin' e bağlılıklarını
bildirerek itaat etmiş ve etrafında kalabalık kitleler halinde toplanmışlardı. Alptekin'in gücü ve
adamları arttığı gibi elindeki malları da çoğalmış ve Dımaşk'a iyice yerleşmişti 34.
Alptekin bu durumu ile hutbelerde sadece Abbasi Halifesinin adını zekretmek suretiyle bağımsız bir
emir durumuna gelmişti. Zira Fatimilerin Dımaşk'taki bütün hakimiyetlerine son vermiş; Bağdad'da
hüküm süren Büveyhilere karşı zaten düşmanca bir tavır içinde olduğundan Dımaşk ve çevresinde
yalnız onun sözü geçer olmuştu.
Alptekin Dımaşk'ta iyice yerleştiktan sonra Mısır Fatimi Halifesi elMuizz ile mektuplaşarak ona
itaat ettiğini ifadeyle şerrinden korunmağa çalışmıştı. Fatlmi halifesi el-Muizz de Alptekin'e
gönderdiği cevabi mektupta bu itaat ve bağlılığından dolayı teşekkür ediyor ve hil'at giydirerek
tekrar Dımaşk'a vali olarak göndermek üzere Mısır'a gelmesini istiyor ve onu resmen davet
ediyordu. Ancak Alptekin ona pek güvenmedigi için
32 İbnü'l-Esir, VIII, 657; Ebu'l-fida, aynı yer.
33 İbnü'l-Kaliinisi S.II-12; İbnü'l-Esir, VIII, 657; İbn Kesir, XI, 280-281; Ebu'l-fidii, aynı yer.
LO
AHMET A(;IRAKÇA
Mısır'a gitrneğe yanaşmamıştı. Alptekin'in Mısır'a gitmekten çekinmesi ve bu davete icabet
etmemesi üzerine el-Muizz derhal Dımaşk'a sevkedilmek üzere bir ordu hazırlanması için gerekli
çalışmalara başlamıştı.
Fakat tam bu sıralarda el-Muizz hastalanıp vefat etmiş 35 ve yerine oğlu el-Aziz Billah geçmiş,
Alptekin bu tehlikeden şimdilik kurtulmuştu 36
Bu sırada Bizans imparatoru İoannes Çimişkes 975 yılında büyük bir ordu ile Suriye üzerine
yürüyüp Hums (Emesa)'ı Emir Ebu Bekr İbnü'zZeyyad'ın elinden aldı.37 İbnü'z-Zeyyad,. Bizans
İmparatoruna itaat etmek zorunda kaldığı gibi, İoannes'un Dimaşk üzerine gitrneğe niyeti olduğunu
görünce Dimaşk Emiri Alptekin'e mektup yazıp, Bizans ordularının kalabalıklığını ve buna karşı
koymanın imkansızlığını bildirdi. Ayrıca İbnü'zZeyyad bu mektubunda Alptekin'e yapılabilecek en
doğru hakeretin İmparatora itaat etmek olduğunu tavsiye etti.
Bunun üzerine şehrin ileri gelenleri ile durumu görüşen Alptekin halkın selameti için İbnü'zZeyyad'ın tavsiyelerine uymanın tek çıkar yol 01- .
duğunu gördüler. nitekim Alptekin İbnü'z-Zeyyad aracılığıyla İmparator'a itaat mektubu gönderdi.
Dimaşk Emiri Alptekin'in bu itaatini kabul eden İmparator Ioannes Çimişkes onlara eman verip bir
haç gönderdi. İbnü'zZeyyad Eman işareti olan bu kutsal haç'ı Tarsus'taki Umerasından EdDimaşk1
diye tanınan bir emiri ile Alptekin'e yolladı. İbnü'z-Zeyyad'ın tavsiyeleri üzerine Alptekin üçyüz atlı
ile birlikte İoannes Çimişkes'in huzuruna gitti. Yine İbnü'z-Zeyyad'ın aracılığı ile Alptekin Bizans
İmparatoru'na yılda üçyüz bin dirhem harac ödeyecekti.
İmparator Dimaşk'ı görmek üzere şehre geldi. O Dimaşk varoşlarına vardığında halktan büyük izzet
ve ikram görünce halka eziyet vermemek ve şehirde fazla tahribat yapmamak için askerin Dimaşk'a
girmesine müsaade etmedi.
34 İbnü'l-kaIanisi S.I 1-12.
35 İbnü'I-Kalanisi, (S.I4-) ve İbnü'I-Esir (VIII, 662), el-Muizz'in 17 Rebiuıaııır, 365(24Aralık 975)
tarihinde vefat ettiğini söylerken, Ebu'I-Fida (II, i 15) ise bir ay önce 17 Rebiülevvel (24- Kasım
975) te vefat ettiğini kaydeder. H. A. R. Gibb (el-Muizz Lidinillah mad., İA) ise i i Rebiuııaııir 365
(18 Aralık 975) te vefat ettiğini belirtir.
36 İbnü'I-Esir, VIII, 657; İbn Kesir, XI, 281; Ebu'I-Fida, II, 115.
37 G.Ostrogorsky, Bi
Yorum Sayısı : 0