Âdem’in Çocuklarının İmtihanı Sanayi ve Teknolojinin Serüveni

Taşkın Koçak 2022-10-20

Âdem’in Çocuklarının İmtihanı Sanayi ve Teknolojinin Serüveni

Üç kitapta -Kuran Kerim, Tevrat ve İncil- insanlığın ortak atasının yani babasının ve annesinin Âdem ile Havva olduğu yazmaktadır. Müslümanlar, Museviler ve Hristiyanlar bu yaradılış şekline dinin bir hükmü olarak iman etmişlerdir. Yazımızda ilahi olan dinleri referans aldık çünkü ilahi olmayan dinlerde böyle bir yaradılış inancı yoktur. İlahiyatçılar insanlığın Âdem ve Havva’nın soyundan geldiğini kitaplardaki bilgiye istinaden söylemektedirler ve belirgin olarak kabul gören görüş de bu yöndedir fakat bunun dışında ikinci bir görüş daha vardır: Bu görüş; Allah’ın ilk yaradılışta birçok insanı yaratığını, Âdem ile Havva’nın birer sembol şahsiyetler olabileceğini savunmaktadır. Bu ikinci görüş hakkında ilahiyatçılar arasında zaman zaman tartışmalar olmaktadır. Her şekilde insanlığın ilk çıkışı ve devamlılığı akrabalık bağı üzerinedir; bu geçmişte böyleydi, bugün de böyle ve yarın da yine bu şekilde olacaktır.
İnsanlar ilk ataları olan Âdem ve Havva’dan sonra çoğalıp yeryüzüne yayıldıkça atalarından ve akrabalarından uzaklaşmaya başladılar. Bu ayrılış farklı dillerin, farklı kültürlerin ve farklı ırkların ortaya çıkmasına da sebep oldu. Önceleri küçük kabileler halinde yaşarlarken zaman geçtikçe nüfuslarının artışı ile aralarında baş gösteren sosyal sorunlar ve çekişmeler yoğun bir şekilde arttı. İnsanların bir kısmı, bu sorunlardan ve sıkıntılardan kurtulmak ayrıca yeni verimli toprakları keşfedip oraları kendilerine yurt edinmek için göçlere başladı. Özellikle dünyada 300 ile 1000 yılları arasında çok yoğun göçler oldu. Bu göçler ile insanlar Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının en ücra köşelerine kadar ulaşmış oldular. Sonrasında 14 ile 17. yüzyıl arasında denizciliğin gelişmesi ile Kuzey Amerika, Güney Amerika ve Avusturalya kıtaları keşfedildi. Bu keşifler ile eski kıtalardan yeni kıtalara göçler başladı. İnsanlık bir kez daha büyük göçlere maruz kalarak birbirlerinden daha fazla uzaklaşmaya başladı. Dünyanın farklı coğrafyalarına dağılan insanlığın birbirleri ile olan iletişimleri zorlaştı ve hatta kopma noktasına geldi. 15 ile 17. yüzyıl arasında uzun bir süre birbirlerinden habersiz yaşayan insanlık ancak ticari faaliyetler ve seyyahların gezinmeleri ile belli bölgelerden haberler alabildi. Bu haberler de toplumun her kesimine ulaşmadı ancak belirli kişiler ve tüccarlar bilgi sahibi olabiliyorlardı.

18. yüzyıldan itibaren sanayi devriminin başlaması ile telgrafın, telefonun, radyonun, sinemanın, fotoğraf makinesinin, buharlı gemilerin, trenin ve otomobilin icadı dünyada birbirinden kopmuş Âdem’in çocuklarının buluşması için yeni bir umut olmuştu. Dünya nüfusunun çoğu 18. yüzyılın sonlarına kadar kırsal alanlarda ve köylerde yaşarken sanayileşmenin etkisi ile insanlar kentlere göç etmeye başlamışlardı. Bu hareketlenme insanlığı akrabalarından, komşularından alıştığı ortamdan ve sosyal yönden bir kez daha mahrum bırakmıştı. Bu sefer eski göçlerden farklı bir durum vardı sanayi devrimi ile icat olunan cihazlar sayesinde kırsal ile kentler arasındaki iletişim kesilmemiş devam edebilmişti.

19. yüzyılın ilk çeyreğinde transatlantik gemilerin, uçağın ve televizyonun icat edilmesi insanlığın birbirleri ile olan iletişimine yeni bir boyut kazandırmıştı. Bu yeni icat edilen iletişim ve ulaşım araçları ile uzak mesafeler daha da yakınlaşmaya başlamış önceki icatlar ve bu icatlar yıllar geçtikçe daha kaliteli, daha işlevsel hale getirilmiş; insanlığın her yönden hayatını kolaylaştırmıştılar. Tabii ki Âdemin çocukları bunlar ile yetinmeyecekti onlar ilk varoluştan sonra binlerce yıl süren ayrılığa son vermek ve tekrar birbirleri ile temasa geçmek için daha çok çaba sarf edeceklerdi.

1950 ile 1980’li yıllar arasında teknoloji ile tanışan insanlık internetin icat edilmesiyle büyük bir devrim yapmıştı. İnternet; insanlığın her an bir birleri ile iletişime de olmasına olanak sağlayarak, siyasi, sosyal, kültürel, ticari ve teknolojik etkileşim ile birbirlerine daha da yaklaştırmıştı. Tüm bu yenilikler ve gelişmeler dünyayı küresel bir köy haline dönüştürmüş, artık uzak mesafelerin hiç bir anlamı kalmamıştı. Binlerce yıldır bir birbirlerinden uzak yaşayan Âdem’in ve Havva’nın çocukları bu elektronik ağ aracılığıyla tekrar buluştular. Bu büyük buluşmanın insanlara faydalı yanları olduğu gibi zararlı yanları da oldu. Binlerce yıl geçse de insan kişilik ve karakter olarak yine aynıydı ve kıyamete kadar da aynı kalacaktı. Yaşam devam ettikçe Habil gibi iyi şahsiyetli olan insanlar ve Kabil gibi kötü şahsiyetli olan insanlar sürekli olacaktır.

Âdem ve Havva’nın ilk evlatlarından olan Habil ile Kabil’in hikâyesini insanların çoğu bilmektedir. Bu hikâye her üç kitapta çok az farklılıkları olmasına rağmen hemen hemen aynıdır. Günümüzde Âdem’in ve Havva’nın çocuklarının sayısı milyarlara ulaştı ve dünyamızda şu an 200 civarında devlet bulunmaktadır. Bunca gelişmeye ve teknolojiye rağmen insanların aralarındaki münasebatı yalnız ticaret, iletişim, bilgi paylaşımı ve sosyokültürel alanda iletişim ile kalmadı aynı zamanda kendi aralarında savaşlar da yaptılar. Bu savaşlar ilk çağlarda ilkel silahlar ve kaba kuvvet ile yapılırken sanayi devrimi ve teknolojinin gelişmesi ile insanlık korkunç savaş makineleri da icat etti, icat ettikleri bu makineler ve silahlarla birbirleri ile acımasızca savaştılar, çok kan akıttılar. Bu alanda sanayi ve teknolojide üstün olan devletler öylesine yıkıcı silahlar ürettiler ki bu silahlar insanlığı birkaç yüz kere toplu halde yok edebilecek güce ulaştı. Yaradılıştan sonra yeryüzüne yayılan insanlık yaradılış gayesini ve yaratıcıyı unutarak yeryüzünde bozgunculuk yapmaya başlayınca Allah kendisini hatırlatmak ve insanlığı uyarmak için birçok defa insanlığa peygamberler gönderdi. Allah’ın elçileri olan peygamberler vahiy aracılığı ile insanların yaşamlarını tanzim eden ilahi kuralları insanlara ulaştırdılar. Tüm bunlara rağmen maalesef Âdem’in çocukları belli bir zaman sonra tekrar gerisin geri eski hatalarına dönüş yaparak, ataları Habil ve Kabilin hikâyesinden ders almayarak zulümlere devam ettiler.
İnsanlığın aklını başına alması için dua etmekten başkaca bir şey elimizden gelmiyor.

 

 

İnternettin ve teknolojisinin insanlığa kazandırdığı birçok yeniliğin arasında sosyal medya en önemli unsurlardan biri oldu. Âdem’in çocukları modern hayatın, şehirleşmenin ve dijitalizmin getirmiş olduğu asosyal yapıdan kısmen de olsa kurtulmak için yine teknolojinin bir ürünü olan sosyal medya ile yeniden kendisine bir çıkış yolu bulmuştu ve bu ağlar üzerinden eski arkadaşlar, eski dostlar, akrabalar ayrıca yeni arkadaşlıklar da edinmişti. Tabii ki insan her zaman olduğu gibi yine aynı insandı burada da yine Habil şahsiyetli iyi insanlar ve Kabil şahsiyetli kötü insanlar vardı. Sosyal medyada insanların birbirlerine attıkları iftiralar, sövmeler, küfürler, tahammülsüzlükler, ahlak ve edep dışı davranışlar insan olan Âdem’i insanlığından utandırır oldu.

İlk yaradılışta herhangi bir milliyeti, bir ırkı ve bir devleti olmayan Âdem’in çocukları dünyaya yayıldıkça zamanla kabile devletlerini, imparatorlukları, büyük devletleri ve son olarak da ulus devletlerini kurarak birbirlerinden uzaklaşmışlardı. Bu durumda insanlığın yeniden kaynaşmasını sağlayacak olan teknoloji ve internetten sonraki üst aşama olan blockchain sistemi Âdem’in çocuklarını birbirlerine şahit kılmayı hedeflemek üzere ortaya çıktı. Bugünlere de insanlık, blokchain teknolojisi ile insanlığın ilk zamanlarında olduğu gibi dünya vatandaşlığına hazırlanıyor. Bu sistem ulus devletlerin işini zorlayacak ve sınırları kaldıracak gibi görünüyor. Blockchain sisteminde kayıtlı olmayanlar ileride ulusal ve uluslararası birçok işten mahrum olma olasılığı ile karşı karşıya kalacak. Kimliğinize, ailenize, eğitiminize, kariyerinize, ticaretinize, mal varlığınıza, sağlığınıza ve sizi ilgilendiren her şeye -dünyanın neresine giderseniz gidin- bu sistem ile güvenle erişim sağlanacak ve teyit olunacaksınız. Dünyanın noteri olacak olan blockchain sisteminin ID’si (kimlik numarası) olanlar için birçok işler kolayca yürüyecek. Aldığınızda, sattığınızda, bir haber yaptığınızda ya da haber aldığınızda haberin gerçekliği net olacak. Her ne iş yaparsanız yapın ne aldanacaksınız ne de aldatacaksınız çünkü sitem buna müsaade etmeyecek. Blockchain uzun bir meseledir daha fazla uzatmadan son olarak bu konu ile ilgili olarak şunu belirtmeliyim ki bu sistemin kurucularının kim veya kimler olduğunu henüz hiç kimse bilmemektedir. Satoshi Nakamoto rumuz isimli bir kişi veya grubun ortaya çıkardığı bu sistem internetin everileceği kontrollü bir sistem olarak planlanmaktadır. Bu teknoloji şuan daha çok kripto paraların alt yapısı olarak kullanılmakta olup kısmen hayatın diğer alanlarında da kullanıma başlanmıştır fakat çok yaygın değildir. Sistemin ileride ne gibi sorunlar çıkarıp çıkarmayacağını hep birlikte göreceğiz.

Âdem’in çocuklarının yalnız bunlar ile sınırlı kalmayacağı aşikâr. Blockchain gibi henüz emekleme aşamasında olan diğer iki önemli konu olan yapay zekâ ve transhumanizm ile de karşı karşıyayız. Bu sürecin sonunda kazanan ve yöneten kim olacak Âdem’in çocukları mı yoksa kendi elleriyle yazılımlarını ve mekaniğini yaptıkları robot teknolojileri mi? Bütün bunları Âdem’in çocuklarının alfa ve ultra kuşakları görecektir fakat bu alanda da önümüzde bazı iyi bazı da kötü senaryolar vardır. Bu konuda en büyük korku yapay zeka humanoid robotların kendi yazılımlarına müdahale etme endişesidir.

 

19. Yüzyılın yarısından sonra uzay macerası başlayan Âdem’in çocuklarına dünya artık yeterli gelmemektedir. Teknoloji ve dijitalin sınırlarını aşan insanlık, gözünü uzaya dikmiş durumda ve dünya dışı yaşama hazırlanmaktadır. Son hızla gelişen uzay teknolojisi insanlığın uzayda yaşamı için elverişli olmayan gezegen ve uydularda koloni kurmasına olanak sağlayacak gibi görünmektedir. Uçsuz bucaksız uzayda hızlı yol alabilmek için çeşitli araçlar üzerinde çalışılmalar ve araştırmalar yapmaktadır. Örnek olarak henüz bir teori boyutunda olan warp motorları ile ışığın 5 ile 8 katı hızına uzay zaman bükülmesi ile ulaşılması çalışmaları ve araştırmaları devam etmektedir. Aracın ışık hızına çıkması gibi bir durum söz konusu değildir. Yapılması tasarlanan bu uzay gemisi ışık hızına ulaşmayacak fakat uzayı bükerek bu hızı arkasına alması planlanmaktadır. İnsanlık bu özel uzay araçlarının yapımından önce şu anki teknoloji ile Mars gezegeninde ve Ay’da koloni kurmayı planlıyor. Ayrıca teknolojinin biraz daha ilerlemesi ile Satürn gezegeninin uydularında koloni kurulması hedefi de insanlığın önünde duruyor. Tüm bu çalışmaların ne kadarı başarılı olacağını henüz bilmiyoruz fakat Âdem ile Havva’nın çocuklarının ilk yaradılıştan sonra kat ettiği gelişim ve değişim ile sanayi ve teknoloji serüvenine baktığımızda bugüne kadar yaptıklarına şahit olununca acaba bunlar da olabilir mi, yapılabilir mi? demek pek içimizden gelmiyor.

 

Evet, tüm bu teknolojik gelişmelere insanlık ulaşırsa ve uzayı da kendine yurt edinmeye başlarsa bu sefer Âdem’in çocukları daha büyük bir göç ve ayrılıkla karşı karşıya kalacaktır. Bu kopuşun telafisi o kadar da kolay olamaz ve olmayacaktır. Bunun yanı sıra insan bedenine düşman olan uzayda insanın yaşayabilmesi için kendini mutasyona uğratması hadisesi de yine konuşulmakta ve planlanmaktadır. Bu durumda ne olacak? Bunun gerçekleşmesi ne kadar mümkün olur bilmiyoruz ama bu çalışmaların transhumanizm kapsamında yapıldığını bilmekteyiz.

Âdem’in çocuklarının teknoloji ve dijital gelişimi nereye kadar ulaşacak ve sonları ne olacak bunu ancak Âdem’in ve âlemin yaratıcısı Allah bilir. İnsana ne kadar mühlet verildiğini de yine Allah bilir.

Bir Âdem’den bir âleme yolculukta müthiş ibretler var ama insan bunun farkında mı bilmiyoruz. Bildiğimiz bir şey var: İnsan ne yaparsa yapsın son sözü Âdem’i ve âlemi yoktan var eden aşkın ve gücün sahibi Allah söyleyecektir.

Anahtar Kelimeler : adem, havva, teknoloji, savas, gelecek

Paylaş


Yorum Sayısı : 0