Üniversite Öğrencilerinin Dini İçerikli Sosyal Platform Kullanımları
Dr. Öğr Üyesi Ersin Savaş 2024-11-06
Öz
Günümüzde sosyal içerikli internet siteleri ve farklı platformların özellikle genç yaşta olan bireylerce sıklıkla kullanıldığı bilinmektedir. Hatta bu kullanımların zaman zaman bağımlılık düzeyine ulaştığı da yetkili kişilerce dillendirilmektedir. Nitekim haddinden fazla internet ve sosyal mecra kullanımı neticesinde ortaya çıkan fizikî ve mental hastalıklar artık tanımlanmaya başlamıştır. İnternet ve sosyal platform kullanımları arasında dikkat çeken eğilimlerden birisi de dinî içerikli site ve platformlara olan rağbettir. İlgili durumun sebepleri arasında bu mecralara kolay ulaşım faktörü sayılabilir. Ayrıca farklı birçok kaynağa bakıp her birini analiz etme de önemli bir vakit istediğinden sosyal platformlardaki hazır bilgiler bu konularda merak içinde olan kitleye özellikle de genç olarak tanımlanabilecek yaştaki bireylere daha konforlu gelebilmektedir. Özellikle YouTube ve Facebook gibi sosyal etkileşimin hedeflendiği platformlar dinî içerikli mecralar arasında temayüz edenler olarak sayılabilir. Nitekim ilgili platformların aldıkları tıklanma oranları ve onlarla ilgili yapılan yorumlar da bu durumu destekler mahiyettedir. Bu nedenle bu çalışma da bu durumu tahlil etme hedefine yönelmiştir. Bu hedefi gerçekleştirme adına 50 üniversite öğrencisi örneklem grubu olarak alınıp bu konulardaki fikirleri alınacaktır. Onlardan ilgili konulardaki fikirleri nitel veri toplama tekniği olan derinlemesine görüşme ile elde edilecektir. Üniversite öğrencilerinin örneklem grubu seçilme sebebi olarak ilgili konuları merak etme, araştırma ve araştırma neticesinde ulaştığı fikirleri tartışma imkânına diğer yaşıtlarından daha fazla sahip olma durumunun bulunması gösterilebilir. Elde edilen veriler anlama/yorumlama yaklaşımları çerçevesinde analiz edilmeye çalışılacaktır.
GİRİŞ
20. yüzyılın sonlarından itibaren dünyanın önemli bir değişim geçirdiği ve bu değişimin neticesinde bildiğimiz anlamdaki birçok şeyin dönüştüğü kabul edilen bir gerçek olarak ortada durmaktadır. Değişimin temelinde bilgi kaynaklı teknoloji bulunmaktadır. Dönüşümün lokomotifi ise “maddi kültür” sayılabilir. Bireylerin sosyal platformlar üzerinden geliştirdiği etkileşimlerin kendi sosyal hayatlarının bir parçası olduğu artık kabul edilmektedir. Bu durumun gelişmesinde sosyal platformların hızlı ve zorluk gerektirmeyen yapısı ve kısa sürede oldukça uzak mesafelere erişim sayılabilmektedir. Çünkü yüz yüze olan iletişimde farklı birçok parametre devreye girmektedir. Örneğin yeni bir ortama girildiği vakit bireyin; dış görünüşü, mali durumu, kendini nasıl değerlendirdiği ve yaptığı işteki ustalığı gibi durumlar oldukça önem kazanmaktadır.3 Dolayısıyla bu sebeplerden ötürü yüz yüze iletişimin zorluklarındansa sosyal medya aracılığıyla iletişimin bireylere daha cazip göründüğü ifade edilebilir. Sosyal medya bireylerin internet ağını kullanmak suretiyle; bir şeyler paylaşma, arkadaşlık geliştirme, çeşitli tartışmalar oluşturabilme imkânları sağlayan bir yapı olarak tanımlanabilmektedir. Sosyal platformlar arasında; Facebook, MySpace, LinkedIn, YouTube, Google+, Wordpress / Blogger ve Instagram gibi sosyal medya paylaşım uygulamaları sayılabilmektedir. Bu söz konusu uygulamalara Facebook Messenger ve Twitter da eklenebilir. Dolayısıyla bu uygulamaları kullanmak suretiyle etkileşimde bulunmak sosyal hayatın olağanları arasında sayılmaktadır. İletişimde ve birçok alanda olduğu gibi bu söz konusu platformlarda da bireylerin tabi oldukları birtakım yükümlülükler bulunmaktadır. Fakat her ne kadar ilgili yükümlülükler herkesi kapsamakta olsa da kimilerince bu yükümlülüklerin pek dikkate alındığı söylenememektedir. Bu durumun neticesinde de istenmeyen durumlar olan “beden, mesken” ve “bilgi” mahremiyetlerinin oluştuğu anlaşılmaktadır. Sosyal medya kullanımı ile ilişkisi olan bir diğer konu da “kendine güven” kavramıdır. Kendine güven düzeyi düşük olan bireylerin bu olumsuz tutumu kapatmak amacıyla çeşitli objelere sahip olma yoluna gittiği bilinen bir uygulamadır. Bu çerçevede bireylerin gezdikleri yerleri, yiyip içtiklerini ve satın aldıklarını sosyal medya aracılığı ile paylaşmalarının düşük öz güven belirtisi olarak yorumlanması mümkündür.7 Hayatı kolaylaştıran internet ve sosyal medyanın elbette olumsuz yönleri de bulunmaktadır. Bu söz konusu olumsuz yönlerin başında da “bağımlılık” gelmektedir. Bu çerçevede tıpkı alkol bağımlılığı gibi artık psikiyatri alanında da “internet ve sosyal medya bağımlılığı”ndan bahsedilmektedir. Bireylerin ünlü olma istekleri ile baş gösteren bu bağımlılık türünün özellikle genç bireylerin “yaratıcı düşünme” alanındaki becerilerini düşürdüğünden bahsedilmektedir.8 Bireylerin sosyal medya kullanımında belli başlı sapmalar bulunmaktadır. Başka bağımlılıklarda olduğu gibi sosyal medya bağımlılığında da birey ilk olarak sosyal medyada yaptığı bir paylaşımda “heyecan” hissi yaşamaktadır. Örneğin Twitter’da takipçi sayısı artan birey kendini daha iyi hissetmektedir. Fakat bu durum kişiyi daha fazla sosyal medyada vakit geçirmeye yönlendirmekte ve süreç sonunda birey aslında farkında olmadan bağımlı olmaya başlamaktadır. Sosyal medya kullanımının elbette sadece sapmayı ifade eden yönleri bulunmamaktadır. İnsanları bilgilendirme amaçlı bir konuda uzman kişilerin de sosyal medyayı yoğun biçimde kullandığı gözlemlenmektedir. Hatta söz konusu uzman kişilerin sosyal medya hesaplarındaki bilgilendirme amaçlı paylaşımların bilimsel çalışmalara konu olduğu dahi görülmektedir. Sosyal medyanın olumlu olumsuz birçok toplumsal hadisenin propaganda mekânına dönüştüğü de gözlemlenmektedir. Örneğin Myanmar’da Müslümanlara yapılan katliamda sosyal medya aracılığıyla yayılan önemli bilgi kirliliklerine rastlanmaktadır. Dolayısıyla sosyal medya kullanımında birey topluma karşı ödevlerini ve doğru bilgiyi yayma mecburiyetini hatırlamalıdır. İslam Dini’nin anlatılması gayesiyle de sosyal medyanın oldukça aktif olarak kullanıldığı gözlemlenmektedir. Buradaki temel gayenin İslam’ın doğru tanıtılması hedefi olduğu anlaşılmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 26 Ağustos 2021 tarihli yayınladığı araştırmada Türkiye’de internete erişim imkânı olan ev oranı %92 olarak belirtilmiştir. İstanbul ise %97,1 oranıyla şehir anlamında başta gelmektedir. 16-74 yaş aralığındaki bireylerde internete erişim oranı %82,6 olarak tespit edilmiştir. Cinsiyet açısından bakıldığında erkeklerde oran %87,7 kadınlarda ise %77,5 olarak kayıtlara geçmiştir.13 Başka bir araştırmada ise dünyada 4,95 milyar insan yani dünya nüfusunun %62,5’inin internet kullandığı 4,62 milyar insanın (oran olarak %58,4) ise sosyal medyayı kullandığı tespit edilmiştir. Türkiye’de sosyal medya uygulamalarının kullanım oranlarına bakıldığında ise; YouTube’un %57 ile birinci olduğu sonrasında %56 ile Facebook’un sonrasında da %49 ile Instagram ve son olarak %40 ile WhatsApp’ın geldiği görülmektedir.
Yöntem
Araştırmada nitel araştırma yöntemi benimsenmiştir. Veri toplama tekniği olarak derinlemesine mülakat kullanılmıştır. Araştırma için bir veri toplama formu oluşturulmuştur. Toplamda devlet üniversitelerinde okuyan ve yeni mezun 50 öğrenciye uygulanmıştır. Formda; yaş, cinsiyet, Fakülte/Yüksekokul ve fikirsel eğilim olmak üzere dört kategori bulunmaktadır. Öğrencilere toplamda da beş adet açık uçlu soru yöneltilmiştir. Örneklem grubu rastgele seçilmiştir. Çalışmaya katılan 50 öğrenci örnekleminin yaş dağılımı gösterilmiştir. Yaş aralığı 20-33 arasındadır.
Bulgular
1.1. Sosyal Medya Kullanımı
Örneklem grubuna toplamda beş soru yöneltilmiştir. Bulgular da sorular üzerinden çözümlenmeye çalışılacaktır. Bu çerçevede ilk soru “Sizce sosyal medya üzerinden “dini” bir mesele öğrenilebilir mi? Neden?” sorusudur. İlgili soruya öğrenciler iki farklı cevap vermişlerdir. İlk kategoride yer alanlar sosyal medyadan dini konuların öğrenileceğini düşünürken, ikici kategoride yer alanlar sosyal medyadan dini konuların öğrenilemeyeceği görüşündedirler. Sosyal medyadan dini konuların öğrenileceğini düşünen öğrencilerin sayısı 35’tir. Bu oransal olarak %70’e tekabül etmektedir. Bu cevabı verenlerin yaş aralığı 20-28 arasındadır. Dolayısıyla; tablo şöyle oluşmaktadır: Son kategori haricinde tüm yaş kategorilerinde büyük çoğunluk sosyal medyadan dini konuların öğrenilebileceğini düşünmektedir. En yüksek oran %100 ile 20 yaş ve 21 Yaş grubundadır. Sonrasında %87.50 ile 23 yaş grubu gelmektedir. “Evet” cevabını verenlerin cinsiyet dağılımına bakıldığında ise toplamda sayıları 15 olan erkeklerden 8 tanesi bu soruya olumlu cevap vermiştir. Yani 15/8’lik bir oran ortaya çıkmaktadır. Bu durum yüzde olarak ise %53.33’lük bir yüzdeye işaret etmektedir. Kadınlarda “Evet” cevabı için 35/27’lik bir oran söz konusudur. Yüzde sonucu ise %77.14’tür. Kendi iç dağılımları hesaplandığında kadınların erkeklere göre daha fazla bir oranla sosyal medyadan dini konuların öğrenilebileceği kanısında olduğu görülmektedir. Bu kategoride en fazla oranla “Evet” cevabını ilk olarak %100 ile Spor Bilimleri, Hukuk, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ve Sağlık Meslek Yüksek Okulu öğrencileri vermiştir. Sonrasında %84.62 ile Eğitim Fakültesi devamında da %73.33 ile İslami İlimler Fakültesi öğrencileri gelmektedir. “Evet” cevabı kategorisinde son parametre fikirsel yakınlık ile ilgilidir. Cevap dağılımı şu şekilde olmuştur: Bu cevap kategorisinde en fazla oran %100 ile “Açık Görüşlü Muhafazakâr”, “Kısmen Muhafazakâr” ve “Toplum Vicdanı Temel Alınmalı Mantığı” fikir gruplarında gelmektedir. “Muhafazakâr” fikir grubunda olanlarda oran %70.59 iken “Muhafazakâr Değil” fikir grubunda olanlarda ise oran %62.50’dir. Bu kategoride özellikle “Öğrenilebilir. Çünkü çevreden konuyla ilgili donanım açısından yeterli kaynak veya kişiye erişilemediği takdirde internet ortamında ulaşılabilecek güvenli bir birikimin olduğunu düşünüyorum.” (Ö1,27, Kadın, Eğitim Fakültesi, Muhafazakâr Değil) yorumunun öne çıktığı görülmektedir. Birinci soruda “Hayır” cevabını verenlerin sayısı 15’tir. Bu oransal olarak %30’a tekabül etmektedir. Bu cevabı verenlerin yaş dağılım ise şu şekilde oluşmuştur: Bu kategoride en fazla oran %100 ile 33 yaş grubundadır. Sonrasında %66.67 ile 28 yaş grubu gelmektedir. “Hayır” cevabı verenlerin 8 tanesi kadın 7 tanesi ise erkektir. Kendi içlerindeki dağılıma bakıldığında kadınlarda 35/8 yani %22.86’lık bir oran ortaya çıkmaktadır. Erkeklerde ise 15/7 yani %46.67’lik bir oran söz konusudur. Dolayısıyla kendi iç dağılımları dikkate alındığında erkekler kadınlara nispetle daha fazla bir oranla sosyal medyadan dini konuların öğrenilmesi sorusuna “Hayır” cevabını vermişlerdir. “Hayır” cevabı verenlerin Fakülte/Yüksekokul dağılımı ise şöyledir: Bu kategoride en fazla %50 ile kendini “Ortada” olarak tanımlayanlardadır. Sonrasında %37.50 ile kendini “Muhafazakâr Değil” olarak tanımlayanlar gelmektedir. “Hayır” cevabı verenler arasında özellikle “Hayır, öğrenilemez. Çünkü sosyal medya türlü spekülasyonlarla dolu. Bu sebepten din dahil olmak üzere her bilgiyi esas kaynaktan almalı.” (Ö2, 25, Erkek, Tıp Fakültesi, Muhafazakâr Değil) yorumu dikkat çekmektedir.
1.2. Hangi Sosyal Platform?
Burada öğrencilere “Dinî bir konuyu öğrenmek istediğinizde hangi dinî içerikli siteyi veya kanalı kullanıyorsunuz? Neden?” sorusu yöneltilmiştir. Öğrencilerden bu soruya 33 tanesi “Evet, dini bir meseleyi öğrenmede bir sosyal medya platformu kullanırım.” cevabını vermiştir. “Evet” cevabı verenlerin; 21 tanesi sosyal medya platformlarından YouTube’u, 5 tanesi Diyanet İşleri Başkanlığı ile irtibatlı mecraları, 3 tanesi Instagram’ı, 2 tanesi Google’ı belirtirken 2 tanesi ise herhangi bir platform belirtmemiştir. Dolayısıyla oransal olarak bakıldığında sosyal platformlar arasında; %66.64 ile YouTube birinci sırada gelmektedir. Sonrasında %15.15 ile Diyanet İşleri Başkanlığı ile irtibatlı mecralar akabinde de %9.09 ile Instagram gelmektedir. Google’ın ve platform belirtmeyenlerin oranı ise %6.06’dır. Dolayısıyla dini meseleleri sosyal platformlardan öğrenenlerin genel oranı ise 50/33 yani %66’ya tekabül etmektedir. Öğrencilerden 50/17 tanesi ise “Hayır, dini bir meseleyi öğrenmede bir sosyal medya platformu kullanmam.” yanıtını vermiştir. Bu da oransal olarak %34’e karşılık gelmektedir. Bu kategoride özellikle “Daha çok YouTube kanalını kullanıyorum. Araştırmak istediklerimi daha çok bu kanalda buluyorum.” (Ö3, 26, Kadın, İslami İlimler Fakültesi, Muhafazakâr) yorumu öne çıkmaktadır.
1.3. Sosyal Medyanın Geleceği
Araştırmaya katılan öğrencilerden 48 tanesi dini içerikli platformlara rağbet olduğu ifade etmektedir. 50/48’lik bu oran yüzde olarak %96’ya karşılık gelmektedir. Bu noktada 2 öğrenci ise fikir beyan etmemiştir. Dini içerikli sosyal platformlara rağbetin sebebi olarak ise dini bilgiye hızlı/kolay ulaşım görülmektedir. Bu cevabı verenlerin sayısı 50/22’dir. Bu da %44’lük bir orana tekabül etmektedir. Dini içerikli sosyal medya kanallarının uzun ömürlü olup olmayacağı noktasında ise araştırmaya katılan öğrencilerin 35 tanesi yani %70’i uzun ömürlü olacağı fikrindedir. 7 tanesi yani %14’ü uzun ömürlü olmayacağı kanaatindedir. 6 tanesi yani %12’si bu durumun dini içerikli sosyal platformun çalışma kalitesine bağlı olduğu düşüncesindedir. Son olarak 2 tanesi ise yani oransal olarak %4’ü ise bu konuda fikir beyan etmemiştir. Araştırmaya katılan öğrencilerin 31 tanesi dini meselelerin öğreniminde kitapları öncelemektedir. Bu da oransal olarak %62’ye karşılık gelmektedir. 12 öğrenci kitap/sosyal medya ayrımında bu durumun göreceli veya eşit olacağı kanısındadır. Oran olarak %24’e karşılık gelmektedir. 4 öğrenci ki %8’lik oranla sosyal medyayı kitaplara öncelemektedir. 2 öğrenci ise bu konuda fikir beyan etmemiştir. Bunun oransal karşılığı da %4’tür. Bu kategoride özellikle “Burada, öğrenilecek meselenin ne olduğu önemli. Daha derin ve rasyonel açıklamalara dayanan dini bilgiler kitaplardan ve literatür taranarak öğrenilmeli ancak fıkhi bilgilerin öğrenilmesi internet ile daha kullanışlı olabilir.” (Ö4, 22, Kadın, Eğitim Fakültesi, Açık Görüşlü Muhafazakâr) yorumu dikkat çekmektedir.
SONUÇ
Araştırmanın örneklem grubunda olan öğrencilerin %70’lik kısmı sosyal medya platformlarından dini meselelerin öğrenilebileceği görüşündedirler. Örneklem grubunun 20-33 yaş aralığındaki skalada 33 yaş grubu haricinde diğer yaş gruplarının büyük çoğunluğu sosyal medya platformlarının dini meselelerin öğreniminde önemli bir kaynak oluşturduğu fikrindedir. Aynı soruya cinsiyet değişkeni açısından bakıldığında ise kadınlarda 35/27’lik yani %77.14’lük bir oran söz konusudur. Erkeklerde ise bu oran 15/8 yani %53.33’lük bir oran karşımıza çıkmaktadır. Dini meselelerin sosyal medya platformlarından öğrenimine “Evet” cevabı veren öğrencilerin fakülte dağılımında ise birinci sırada %100 ile Spor Bilimleri, Hukuk, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ve Sağlık Meslek Yüksek Okulu öğrencileri gelmektedir. Devamında %84.62 ile Eğitim Fakültesi onun sonrasında da %73.33 ile İslami İlimler Fakültesi öğrencilerinin başı çektiği görülmektedir. Sosyal medya platformlarından dini mesele öğrenimine “Hayır” cevabı verenlerin %30’luk bir oranla temsil edildiği görülmektedir. Cinsiyet değişkeni açısından bakıldığında dağılım; kadınlarda 35/8 yani %22.86’lık bir oran erkeklerde ise 15/7 yani %46.67’lik bir oran tespit edilmiştir. Hangi sosyal platformun kullanıldığı ile ilgili sonuçlar ise; %66.64 ile YouTube, %15.15 ile Diyanet İşleri Başkanlığı ile irtibatlı mecralar, %9.09 ile Instagram, Google’ın ve platform belirtmeyenlerin oranı %6.06 şeklindedir. Neticede dini meseleleri sosyal platformlardan öğrenenlerin oranı %66’dır. %66.64 YouTube kullanım oran sonucu daha önce Türkiye’de sosyal platformların kullanım oranlarını veren bir kaynağın belirttiği YouTube’un %57’lik kullanım oranı ile kısmi anlamda benzerlik göstermektedir. Örneklem grubunun %96’sı dini temelli sosyal medya platformlarına bir rağbetin olduğu görüşündedirler. Yine öğrencilerin %44’lük kesimi ise bu rağbeti hızlı ve kolay ulaşıma bağlamaktadır. Araştırmaya katılan öğrencilerin %70’i bu dini temelli sosyal platformların uzun ömürlü olacağı görünüşündedirler. Fakat öğrencilerin %62’lik kısmı kitaplardan öğrenilen dini bilgileri sosyal medya platformlarından öğrenilenlere öncelemektedir.
Yorum Sayısı : 0