Üniversite Öğrencilerinde Kişilik Özellikleri ile Presenteeism Davranışları Arasındaki İlişkisinin İncelenmesi
Doç. Dr. Turgay Şirin 2024-09-26
Öz
Araştırmanın amacı üniversite öğrencilerinin Presenteeism davranışları ile Beş Faktör Kişilik özellikleri arasındaki ilişkiyi çeşitli değişkenler açısından incelenmesidir. Araştırmanın örneklemi 2017-2018 yıllarında üniversitelerde okumakta olan 453 öğrenciden oluşmaktadır. Araştırma ilişkisel tarama modelinde tasarlanmıştır. Veri toplama aracı olarak Beş Faktör Kişilik Özellikleri Ölçeği ve Öğrenciler İçin Presenteeism Ölçeği kullanılmıştır. Sonuçlar kişilik tiplerinden nevrotikliğin %3 oranında, gelişime açıklığın %4 oranında, uyumluluğun %1 oranında ve sorumluluğun %2 oranında presenteeism davranışını yordadığını göstermektedir. Yine nevrotiklik; presenteeism ölçeğinin alt boyutlarında iş tamamlama ile negatif, eğlenceden kaçma ve toplam presenteeism ile pozitif korelasyon göstermektedir. Dışadönüklük; presenteeism ölçeğinin alt boyutlarında eğlenceden kaçma ile negatif, iş tamamlama ve toplam presenteeism ile pozitif korelasyon göstermektedir. Gelişime Açıklık; presenteeism ölçeğinin alt boyutlarında eğlenceden kaçma ile negatif, iş tamamlama ve toplam presenteeism ile pozitif korelasyon göstermektedir. Uyumluluk; presenteeism ölçeğinin alt boyutlarında eğlenceden kaçma ile negatif, iş tamamlama ve toplam presenteeism ile pozitif korelasyon göstermektedir. Sorumluluk; presenteeism ölçeğinin alt boyutlarında eğlenceden kaçma ile negatif, iş tamamlama ve toplam presenteeism ile pozitif korelasyon göstermektedir.
Giriş
Eğitim kurumlarında “Bedenen buradasın ama zihnen başka yerdesin.” deyişini sık duymuşuzdur. Konu üzerine derinlemesine düşündüğümüzde insanların bedenen ve ruhen iyi hissetmediği zamanlar olabilir. Bu durumlarına rağmen okula ya da işlerine gidebilirler. Tam da bu noktada yukarıda verilen deyişin dile getirildiği görülür. Levin-Epstein’a (2005) göre çalışanların hasta olmalarına ya da fiziksel ve psikolojik olarak çalışamayacak halde olmalarına rağmen işe gelmeleri halinde kendilerini işe verememelerine presenteeism denir. İngilizce presence (var olma, bulunma) kelimesinden türetilen bu kavram çalışanın sürekli olarak iş ortamında bulunma istemi olarak tanımlanabilir (Sarıçam, 2015). Türkçeye işte var ol(ama)ma olarak çevrilen presenteeism kavramını kişinin bedenen işte ama fiilen orda olamaması olarak tanımlamak mümkündür. Presenteeism davranışı geliştiren kişi o gün kurumdaki vaktini iş dışı şeyler ile geçiştirme yaklaşımını sergiler ve dolayısı ile iş verimi düşer. Presenteeism davranışını arttıran faktörlere baktığımızda işten atılma ve işsiz kalma korkusu, işkolizm ve sağlık sorunlarının başta geldiği görülmektedir (Çiftçi, 2010). Demirbulat ve Bozok (2015) ise çalışılan kurumun iş devamlılığı politikası, istenmeyen işte çalışma ve mobbing gibi etmenlerin presenteeismi arttırdığı görüşündedir. Tüm bunlara ek olarak Baysal (2012) da çalışanların psikolojik sebeplerden ötürü presenteeism sorunu yaşayabilecekleri görüşündedir ve bu sorunun sadece hastalık kaynaklı değil her türlü sebepten kaynaklanabileceği görüşündedir. Presenteeismin tanımları göz önüne alındığında bu kavram ile eğitim-öğretim ortamlarında da karşılaşıldığı su götürmez bir gerçektir. Öğrencinin bedenen sınıfta iken zihnen başka alemlerde olması çoğu zaman öğretmenler tarafından fark edilen bir durumdur. Öğrencinin dersi dinliyormuş gibi gözüküp başka şeylerle ilgilenmesi, dinliyor gibi görünüp aklında başka düşüncelerin olması okul ortamlarındaki presenteeism davranışına örnek olabilir (Sarıçam, 2015). Bireylerin düşüncelerine ve davranışlarına şekil verebilecek kavramların başında kişilik gelebilir. Kişilik kavramının bireydeki ruh halinden tutun da dünya görüşüne, çatışma çözme şekillerine, belli davranış kalıplarına kadar etkili olabilceği düşünülmektedir. Buradan hareketle kişilik kavramının presenteeism kavramıyla yakından ilgili olabileceği düşünülmektedir. İnsanlar doğuştan farklı olarak yaratılmıştır ve farklı kişilik tiplerinde dünyaya gelirler. Bu farklılıkları en iyi anladığımız an kuşkusuz insanlarla anlaşmazlık ve çatışmalar yaşadığımız zamanlardır. Böyle anlarda kişiler arası farklılıkların tam anlamıyla farkına varırız (Balkıs, 2003). Kişilik; bireyin ilgilerini, yeteneklerini, dış görünüşünü, tutumlarını ve konuşma tarzını belirleyen içsel bir terimdir (Baymur, 1994). Kişilik bireyin kişilerin biyolojik ya da psikolojik fark etmeksizin yeteneklerini, duygularını, düşüncelerini içine alır (Yücel ve Kaynak, 2008). Kişilerin doğuştan getirdiği ve sonradan toplumsal olaylarda edindiği tecrübelerin toplamı ile kişilik şekillenir (Eren, 2008). Kişiliğin oluşmasına büyük oranda genetik süreçler etki ederken çevresel faktörlerin etkileri de göz ardı edilemez (Sheard, 2010). Bireyin daha önceki yaşantıların toplamı onun kimliğini ve kişiliğini oluşturur. Kişilerin problem çözme becerileri onun kişiliğinden ve değer yargılarından etkilenerek oluşur (Li ve diğerleri, 2007). Alanyazın incelendiğinde kişilik hakkında yapılan tanımlamaların ortak noktalarının bireysel farklılıklar göstermesi, sosyal olgulardan ve genetik faktörlerden etkilenmesi olarak görülmektedir. Costa ve McCrae (1985) tarafından tasarlanan Beş Faktör Kişilik Kuramı kişiliğin önemli beş özelliğini tanımlayan kuramlardandır. Goldberg (1992) bu beş özelliği; dışadönüklük, uyumluluk, sorumluluk, nevrotiklik ve gelişime açıklık olarak tanımlamıştır.
Presenteeism
Türkçemizde tam olarak karşılığı olmayan presenteeism kavramı İngilizce "Presence" kelimesinden gelmektedir. Bu kelimenin anlamına bakıldığında ise bulunma, var olma, bir yerde olma gibi kavramlar ortaya çıkar (Çiftçi, 2010). Presenteeism bireylerin çalıştıkları kurumda olmalarına rağmen işlerine tam olarak kendilerini verememeleri ve bu duruma bağlı olarak iş performanslarının istenilen düzeyde olamamasıdır. Çalışanların fiziksel ya da ruhsal rahatsızlıklar yaşadıkları durumlarda işe gitmemeleri gerekirken işini kaybetme, kariyer hedeflerine ulaşamama gibi korkulardan dolayı işe gitmeleri presenteeismin farklı bir tanımı olarak ele alınabilir Presenteeism davranışının ortaya çıkmasında çevresel faktörlerin etkisi göz ardı edilemez. Bu çevresel faktörlere özellikle büyükşehirlerdeki çevre ve trafik sorunu, ekonomik sorunlar, politik ve siyasi belirsizlikler örnek verilebilir (Çiftçi, 2010). Hayat pahalılığı, yüksek vergi oranları ve refah seviyesinin düşüklüğü gibi faktörler bu manada kişiyi etkileyen kavramlardır. Bireyin bahsedilen faktörlerden kaçınmak için daha fazla çalışması ve daha fazla iş yükünün (ders yükünün) altına girmesi beraberinde stres ve gerilimi getirebilir. Bu durumlara maruz kalan bireyde ise presenteeism davranışının ortaya çıkması kaçınılmazdır (Koçoğlu, 2007). Yaşanılan şehirdeki yoğun trafik, egzoz gazı, nüfus yoğunluğuna bağlı ortaya çıkan gürültü ve her türlü çevre kirliliği önemli birer stres kaynağı olarak karşımıza çıkmaktadır. Tüm bu çevresel faktörler bireylerin ruh sağlıklarını etkilemekte ve presenteeism sorununa zemin hazırlamaktadır Gereğinden fazla çalışmanın bireylerde strese neden olabileceği düşünüldüğünden bu fazla çalışma durumun presenteeisme sebep olduğu düşünülmektedir. Dahası bireylerden fazla mesai yapmasını beklenmek de presenteeismi ortaya çıkaran diğer bir sebeptir (Çiftçi, 2010). Fazla mesainin sebep olabileceği zorluklar arasında rol karmaşası yer almaktadır. Bireyin aynı anda birden fazla rol üstlenmesi durumu rol karmaşasını ortaya çıkarabilir. Buna örnek olarak kişinin hem öğretmen hem disiplin kurulu üyesi hem okul aile birliği başkanı hem zümre başkanı hem de kütüphanecilik kulübü öğretmeni olması verilebilir (Eren, 2008). Rol karmaşası yaşayan bireylerde görevlerin etkili şekilde yapılamaması, düşük iş tatmini, bireylerin kendilerine karşı güvensizlik duyguları gibi etkiler görülmekte ve bunlar da presenteeisme sebep olmaktadır (Eroğlu, 2010). İş yerindeki ısı, ışık ses gibi etmenler hiç şüphesiz çalışanları etkilemektedir. Ortamın karanlık ya da çok aydınlık olması, gürültülü olması, ortam sıcaklığının çok yüksek ya da çok düşük olması, ağır ve zor işlerin bulunması gibi etmenler bireyi fiziksel ve psikolojik olarak etkilemekte ve presenteeisme sebep olmaktadır (Eren, 2008). Örgüt kültürü; bireylerin belirli standartları, kuralları ve değerleri anlamalarını sağlayarak görev ve sorumluluklarını yerine getirmede daha kararlı ve tutarlı olmalarına yardımcı olur. İdareciler ile uyum içinde çalışmalarını sağlayarak örgütsel verimliliği artırır (İşcan ve Timuroğlu, 2007). Örgüt içindeki bireylerin iletişimini güçlendirerek çatışmaları azaltmaktadır. Örgüt kültürünün oluşmadığı durumlarda bireyler üzerinde olumsuz etkiler oluşmaktadır. Bu olumsuz etkiler ise beraberinde presenteeism davranışını getirir (Bal, 2014). Liderlik tarzlarının çalışanlara etkisi büyüktür. Bütün otoriteyi elinde toplamış, yapılacakları yalnızca kendisi karar veren tarzdaki liderler otokratik liderlerdir. Bu tarz bir lidere sahip çalışanların daha saldırgan oldukları ve işlerinden çok başka şeylerle meşgul oldukları görülmüştür. Bu tarz liderlikte bireylerde güvensizlik ve korku hakimdir. Bu da presenteeism sorununu ortaya çıkarabilmektedir (Arkonaç, 1993). Çalışanın iş arkadaşlarıyla ya da yöneticisi ile yaşadığı kişisel uyuşmazlıklar presenteeisme sebep olabilir. Alanyazındaki Bierla ve diğerlerinin (2011) çalışmalarına bakıldığında bu yargıyı destekleyici verilere ulaşılmaktadır. Bireyin yaptığı iş, kişiliğine uygun olmaz ise bu onda mutsuzluğa sebebiyet verecektir. Bu mutsuzluk ise verimini düşürecek ve presenteeisme yol açacaktır. Birçok kurumun işe alımlarda kişilik testi uygulamasının sebebi çalışanın kişiliği ve çalışacağı iş arasındaki uyum hakkında bilgi edinmektir. Bu sayede yukarıda bahsedilen sorunların önüne geçilebilir. Öğrencilerde de tıpkı çalışanlarda olduğu gibi presenteeisme rastlanabilmektedir. Öğrencinin derse gelmesine rağmen derse kendini verememesi, dersi dinliyormuş gibi gözüküp aklının başka yerlerde olması, başka şeylerle meşgul olması ve bunlara bağlı olarak akademik performansının düşük olması eğitim ortamındaki presenteeism davranışına örnek olarak gösterilebilir (Sarıçam ve Çetintaş, 2015). Öğrencinin sosyal hayatındaki olumsuzluklar, ailesinin beklentileri, fiziksel ya da psikolojik rahatsızlıkları gibi nedenlerden ötürü yaşadığı akademik performans düşüklüğünün eğitim ortamlarındaki presenteeismi beslediği düşünülmektedir (Matsushita ve diğerleri, 2010).
Kişilik
Kişilik kelimesi günlük konuşmalarımızda birçok anlamda kullanılmaktadır. Kişiliğin günlük hayatta karakter, mizaç, fıtrat gibi kelimelerin yerine kullanılması sık rastlanılan bir durumdur. Tüm bunların yanında kişilik kavramı psikoloji alanında birçok kuramcı tarafından incelenmiş ve tanımlanmaya çalışılmıştır. Bu tanımlamalarda her araştırmacı kendince bir tanımlama yaptığından kişiliğin tanımına ve ne olduğuna dair kesin bir görüş birliğine varılamamıştır (Cüceloğlu, 2010; Yazgan-İnanç ve Yerlikaya, 2014). Atkinson ve diğerleri (2010) bireyin sosyal çevresi ile etkileşime geçme tarzını belirleyen ayırt edici duygu, düşünce ve davranış kalıplarına kişilik demiştir. Cüceloğlu'na (2010) göre kişilik, kişilerin iç ve dış çevresi ile kurmuş oldukları, onları diğer insanlardan ayıran ilişki biçimidir. Yavuzer (2010) ise insanların duygu, düşünce ve davranış şekilleri onların kişiliklerinin birer belirleyicisidir diyerek kişiliği tanımlamıştır. Karşılıklı ilişkileri başlatma, bu ilişkileri sürdürme, bu ilişki süreçlerinden zevk alma, uyum gösterme, sorun çözme becerilerinde bulunma gibi davranışların tamamı kişiliğin etkisi altında gerçekleşir ve kişiliğin oluşmasında içinde yaşanılan kültür çok önemlidir. Yapılan tanımlamalara bakıldığında bireysel farklılıkların özellikle vurgulandığı göze çarpmaktadır. Buradan hareketle kişilik bireyi diğerlerinden farklı kılan özellikleri yansıtır. Tanımlamalarda vurgulanan diğer bir nokta ise kişiliğin sosyal yaşamımızdan etkilenerek oluşabileceğidir. Yani kişilik genetik ve biyolojik etkilerin yanında, sosyalleşme sürecimizi ve değişken çevresel koşullar altında nasıl davranacağımızı etkileyen bir olgudur. Bir diğer vurgulanan nokta ise kişiliğin belirli davranış kalıplarından oluştuğudur. Bu minvalde kişilik insanları birbirinden ayıran, kişiye özgü, belirli ve yapılaşmış özellikler bütünüdür (Yazgan-İnanç ve Yerlikaya, 2014). Kişiliğin birçok tanımının olmasına rağmen nasıl oluştuğu ve geliştiği konusunda kesin bir tanımda uzlaşılamamıştır. Bunun sebepleri arasında bireyin doğuştan getirdiği birçok özelliğinin yanında sonradan kazanılan özelliklerin insanlarda ne tip farklılıklar oluşturacağının öngörülememesi olabilir (Merdan, 2013). Goldberg (1992) çalışmasında sıfatlara dayalı kişisel özelliklere ilişkin beş güçlü faktörün olduğunu belirtmiştir. Kişilik ile ilgili araştırmalarını da bu beş güçlü faktör üzerinden yürütülebileceğini iddia etmiştir. Bu çalışmayla geliştirilmiş olan beş faktör kişilik özelliklerinin insanların kişilik özelliklerini ölçebilmesi açısından güçlü özellikte olduğu savunulmuştur. Çalışma ile alanyazında “beş faktör” kavramı ilk defa kullanılmıştır. Costa ve McCrae (1985) çalışmalarında faktör olarak isimlendirdikleri davranış şekillerinin büyük grupların çok yönlü ölçümünde kullanılabileceğini bulmuşlardır. Geliştirdikleri Beş Faktör Kişilik Kuramının tüm kişilik özelliklerini içerisinde barındıran ve bu özellikleri kapsamlı olarak tanımlayan bir kuram olduğunu iddia etmişleridir. Kuramın temelini bireyleri birbirlerinden ayıran duygu, düşünce ve davranış örüntüleri oluşturmaktadır. İnsanların belli bir davranışsal ya da duygusal hareket karşısında göstereceği kişisel eğilimleri ifade eden özelliklerden oluşturmaktadır. Büyük Beşli modeli ilgi görmeye başlayınca modele karşı çıkan araştırmacılar da olmuştur. Brigss (1989) ve John (1989) alt boyutların doğru oluşturulmadığını düşünmüş ve modeli eleştirmiştir. Bazı uzmanlar ise kişiliğin karmaşık yapısından dolayı beşten fazla alt boyutla açıklanması gerektiğini düşünmüştür (Sığrı ve Gürbüz, 2011). Burger’a (2006) göre Beş Faktörlü Kişilik modeli tanımından ve modelin dayandırıldığı kuramsal temelin olmayışından dolayı eleştirilmiştir. Tüm bunlara rağmen günümüzde araştırma yapan pek çok uzman, bahsedilen beş özelliğin kişiliğin temelini oluşturabileceği konusunda hemfikirdir (Morsünbül, 2014). Goldberg (1992) gibi birçok araştırmacı büyük beşli olarak adlandırılan Beş Faktörlü Kişilik Modelinin geçerliliğini yaptıkları çalışmalar ile kanıtlamışlardır (Tomrukçu, 2008). Kaynaklar arasında farklı farklı isimlerle karşımıza çıkan beş alt boyut nevrotiklik, dışadönüklük, gelişime açıklık, uyumluluk ve sorumluluktur (Burger, 2006). Ülkemizde yapılan araştırma ve alanyazın incelemelerinde eğitim alanında presenteeism olgusunu ele alan çok az sayıda çalışmaya rastlanmıştır. Yurt dışı alanyazında ise bu alanda farklı çalışmalar yapıldığı görülmektedir. İnsan hayatı ve davranışları üzerine büyük etkisi olduğu düşünülen kişilik kavramı ile presenteeism arasında bir ilişki olup olmadığı bu çalışmanın ana amacını oluştururken aynı zamanda alanyazına katkı olması adına çeşitli demografik değişkenler açısından da durumu ele alıp incelemek çalışmanın diğer bir yönünü oluşturmaktadır. Ülkemizde presenteeism hakkında yapılmış olan çalışmaların genellikle çalışma hayatını kapsadığı görülmektedir. Bu çalışmadaki gibi presenteeism kavramının eğitim ortamına yansımalarına yönelik benzer bir çalışmanın olmaması ülkemiz alanyazınını zenginleştirme açısından önemlidir. Öte yandan bu çalışmada presenteeism davranışını ortaya çıkarabilecek kişilik özelliklerinin ve davranış kalıplarının da yorumlanması ve çeşitli önerilerde bulunulması bireyleri presenteeism davranışına karşı bilinçlendirebilir. Çalışma bu yönü ile de ayrı bir öneme sahiptir. Presenteeism kavramının eğitim ortamındaki yansımalarına yönelik çalışmaların yetersizliği nedeniyle çalışmanın özellikle bu konuda yapılacak yeni çalışmalara ilham kaynağı olması da beklenmektedir. Elde edilen bulguların hem eğitim bilimleri alanına hem de yükseköğretim kurumlarında çalışan psikolojik danışmanlara yeni bir bakış açısı getirebileceği düşünülmektedir. Bu rasyonelden hareketle çalışmanın ana amacı kişilik tipleri ile presenteeism davranışı arasındaki ilişkinin ve yordayıcılık düzeylerinin açıklanmasıdır. Ana amaç doğrultusunda alt amaçlar olarak da çeşitli demografik değişkenlerin kişilik tipleri ve presenteeism davranışı ile olan ilişkisi incelenmiştir. Bu demografik değişkenler arasında cinsiyet, eğitim görülen sınıf düzeyi, başarı ortalaması, katılımcının yetiştirildiği ebeveyn tutumu, psikolojik yardım alma durumu yer almaktadır.
Yöntem
Araştırmanın Modeli
Bu araştırmada üniversite öğrencilerinin presenteeism davranışları ile kişilik özellikleri arasında ilişkiyi betimsel olarak göstermek üzere nicel araştırma yöntemlerinden ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. İlişkisel tarama modelinin alt türü olan tahmin modeli de kullanılarak bir arada çalışma yürütülmüştür. İlişkisel tarama modeli kişilerin, grupların ya da fiziksel ortamların belli başlı özelliklerini belirlemek için verilerin toplanmasını amaç edinen çalışmalardır (Büyüköztürk ve diğerleri, 2018). Tahmin modelinde herhangi bir değişkenin henüz bilinmeyen değerleri, o değişkeni tanımlayabilecek diğer değişkenlerin yardımıyla tahmin edilmeye ya da yordanmaya çalışılır. Burada bağımsız değişken yordayan, bağımlı değişken ise yordanan olarak adlandırılır.
Evren ve Örneklemi
Araştırmanın evrenini 2017-2018 eğitim ve öğretim yılında İstanbul ilinde bulunan vakıf ve devlet üniversitelerinde okuyan üniversite öğrencileri oluşturmaktadır. Evrenin tümüne ulaşmak mümkün olmadığından evreni temsil eden bir örneklem seçilmiştir. Örneklem seçimi uygun örnekleme yöntemi ile yapılmıştır. Kolay ulaşılan kişileri seçerek örneklem oluşturmaya uygun örnekleme yöntemi denir. Bu örnekleme de uygulayıcı tarafından belli zamanlarda denk gelinen ve yakalanan kişiye uygulama yapılmasıyla veri toplanır (Balcı, 2013). Ölçekler çeşitli fakültelerde okuyan 468 öğrenciye uygulanmıştır. Ölçeklerde istenilen verileri doldurmayan öğrenciler değerlendirmeye alınmamıştır. Değerlendirmeye alınmayan 15 katılımcı vardır. 175 (%38.6) erkek 278 (%61.4) kadın öğrenci olmak üzere çeşitli üniversitelerde ve fakültelerde okuyan 453 kişi çalışmanın örneklemini oluşturmaktadır.
Veri Toplama Araçları
Demografik Bilgi Formu
Demografik Bilgi Formu, çalışmaya katılım sağlayan bireylerin demografik bilgilerine ulaşabilmek ve çalışmanın örneklem grubunu daha iyi tanımlayabilmek adına araştırmacılar tarafından geliştirilmiştir. Bu formda katılımcıların cinsiyet, sınıf, psikolojik yardım alma durumları, ebeveynlerinin tutumları ve başarı ortalamaları gibi bilgilerini öğrenmeye yönelik maddeler bulunmaktadır. Demografik Bilgi Formu doldurulmadan önce çalışmaya dair açıklamalar ve katılımın gönüllülük esasına dayalı olduğunu açıklayan bir metin katılımcılarla paylaşılmıştır.
Beş Faktör Kişilik Özellikleri Ölçeği
Benet-Martinez ve John tarafından 1998 yılında geliştirilen Beş Faktör Kişilik Özellikleri Ölçeği beşli likert tipinde bir ölçek olup 44 maddeden oluşmaktadır. Araştırmacıların kişilik tipleri hakkında hızlı değerlendirmeleri açısından kısa hazırlanan ölçek nörotiklik, dışadönüklük, gelişime açıklık, uyumluluk ve sorumluluk olmak üzere beş alt ölçekten oluşmaktadır. Ölçeğin nörotiklik ve dışadönüklük alt boyutları 8'er madde, öz disiplin ve uyumluluk alt boyutları 9'ar madde, gelişime açıklık alt boyutu ise 10 madde ile ölçülmüştür. Ölçeğin Türk toplumuna uyarlanması “Schmitt ve diğerlerinin” 2007 yılında 56 ülkede yürüttüğü çalışma kapsamında Sümer ve Sümer (2005) tarafından yapılmıştır. Ölçeğin Cronbach Alfa güvenirlik katsayıları nörotiklik için .79, dışadönüklük için .77, gelişime açıklık için .76, uyumluluk için .70 ve öz disiplin için .78 olarak hesaplanmıştır (Schmitt ve diğerleri, 2007). Ölçeğin kullanıldığı ülkemizde yapılan çeşitli çalışmalarda ise bu katsayılar .60 ile .73 (Basım ve diğerleri, 2009), .67 ile .83 (Ülke, 2006), .77 ile .81 (Ulu ve Tezer, 2010) ve .64 ile .77 (Sümer ve diğerleri, 2005) arasında değişen değerlerde bulunmuştur.
Öğrenciler İçin Presenteeism Ölçeği
Öğrenciler İçin Presenteeism Ölçeği Matsushita ve diğerleri (2010) tarafından geliştirilmiştir. Ölçeğin Türkçe'ye uyarlama çalışması Sarıçam ve diğerleri (2013) tarafından yapılmıştır. Öğrencilerin Presenteeism davranışlarını ölçebilmek amacıyla hazırlanan ölçek 10 madde ve 2 alt boyuttan oluşan beşli likert tipinde bir ölçektir. Öğrenciler İçin Presenteeism Ölçeği alt boyutlara göre puanlanabildiği gibi bir toplam puan da elde edilebilir. Ölçeğin İş Tamamlama faktörü 1, 3, 4, 7 ve 9. maddelerden oluşmakta ve tamamı ters kodlanmaktadır. Ölçeğin Eğlenceden Kaçma faktörü ise 2, 5, 8 ve 10. maddelerden oluşmaktadır. Ölçeğin tamamı için Cronbach Alfa iç tutarlılık katsayısı .88, Eğlenceden Kaçma alt boyutu için .73, iş tamamlama alt boyutu için .87 olarak hesaplanmıştır.
Veri Toplama Süreci
Kişilik tipleri ile presenteeism davranışları arasındaki ilişkinin incelenebilmesi amacıyla ilk olarak araştırmada kullanılan ölçek sahiplerine ulaşılmış ve gerekli izinler e-mail ortamında alınmıştır. Çalışmanın verileri araştırmacı tarafından bizzat toplanmıştır. Veriler toplanmadan önce katılımcılara araştırma hakkında bilgi verilmiş, gizlilik esasları paylaşılmış ve katılımın gönüllülük esasına dayalı olduğu belirtilmiştir. Çalışmanın başında yer alana bilgilendirilmiş onay formunu okuyup onay vermelerinin ardından araştırmaya dâhil olan katılımcılardan ortalama 15 dakikada veriler toplanmıştır.
Verilerin Analizi
Uygulanan ölçeklerin ortalamalarının dağılımlarının normalliği incelendiğinde, ölçeklerin çarpıklık ve basıklık değerlerine bakılmış ve bu değerlerin -1.5 ile +1.5 aralığında normal dağıldığı görülmüştür (Tabachnick ve Fidell, 2013). Normal dağılım gösterdiği anlaşılan veriler için parametrik yöntemler ile analizler yapılmıştır. Bu kapsamda değişken sayısı iki olan analizler için bağımsız grup t test; ikiden fazla olan bağımsız değişkenlerle bağımlı değişkenler arasındaki farkın anlamlılığı için Tek Yönlü Varyans Analizi (One Way Anova) kullanılmıştır. One Way Anova sonucunda gruplar arasında ortalamaların anlamlı şekilde farklılaştığı durumlarda, hangi post-hoc testinin seçileceğine karar vermek amacıyla öncelikle Levene’s testi ile grup dağılımlarının varyanslarının homojen olup olmadığı hipotezi sınanmış, varyansların homojen olduğu durumlarda post-hoc testi olarak Tukey testi seçilmiş; varyansların homojen olmadığı durumlarda ise post-hoc testi olarak Tamhane’s T2 testleri seçilmiştir. Bahsi geçen analizlerin haricinde iki ölçekten alınan toplam puanların ve alt boyutlardan alınan puanların ilişkisini test etmek için Pearson korelasyon analizi yapılmış; değişkenler arasındaki yordayıcı ilişkiyi test etmek için de basit doğrusal regresyon analizi yapılmıştır. Bulguların istatistiksel analizinde anlamlılık düzeyi %95 anlamlılık düzeyinde p < .05 anlamlılık düzeyi temel alınmıştır.
Bulgular
Çalışmaya katılan katılımcıların Öğrenciler İçin Presenteeism Ölçeği ve Beş Faktör Kişilik Ölçeğinden aldıkları puanlar Tablo 1'de gösterilmiştir. Tablo 1'de gösterilmiş veriler dikkatle incelendiğinde çalışmaya katılan 453 katılımcının presenteeism ölçeği ortalaması X = 35.62 olarak tespit edilmiştir. Presenteeism ölçeğin alt boyutları olan İş Tamamlamanın değerleri X = 19.29, SS = 3.45 ve Eğlenceden Kaçma X = 16.26, SS = 3.32 olarak bulunmuştur. Bu verilerden hareketle örneklemin genel olarak presenteeism puanlarının yüksek olduğu söylenebilir. Yine Tablo 1'i incelendiğimizde örneklemin beş faktör kişilik ölçeği alt boyutlarına bakıldığında Nevrotiklik X = 25.13, SS = 5.08; Dışadönüklük X = 28.39, SS = 5.74; Gelişime Açıklık X = 37.56, SS = 5.83; Uyumluluk X = 34.72, SS = 5.04 ve Sorumluluk X = 31.58, SS = 5.39 olduğu tespit edilmiştir. Uygulanan ölçeklerin ortalamalarının dağılımlarının normalliği incelendiğinde, ölçeklerin çarpıklık ve basıklık değerlerine bakılmış ve bu değerlerin -1,5 ile +1,5 aralığında normal dağıldığı görülmüştür (Tabachnick & Fidell, 2013). Normal dağılım gösterdiği anlaşılan veriler için parametrik yöntemler ile analizler yapılmıştır. Çalışma grubundan toplanan demografik bilgilere göre yapılan istatistiki analiz bulguları aşağıda sıralanmıştır. Örneklemi oluşturan öğrencilerin kişilik tipleri ölçeği ve presenteeism ölçeği puanlarının cinsiyet değişkenine göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla gerçekleştirilen bağımsız grup t testi sonucunda, grupların uyumluluk ve sorumluluk alt ölçekleri aritmetik ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Kişilik ölçeğinin uyumluluk (t(451) = 5.06, p = .00) ve sorumluluk (t(451) = 2.91, p = .00) alt boyutlarında kadınların erkeklere göre anlamlı derecede yüksek olduğu görülmüştür. Kişilik ölçeğinin diğer alt boyutlarının puanlarında ve presenteeism ölçeği puanlarında anlamlı bir farklılaşma görülmemiştir (p > 0.05). Örneklemin kişilik tipleri ölçeği ve presenteeism ölçeği puanlarının psikolojik yardım alma değişkenine göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla gerçekleştirilen bağımsız grup t testi sonucunda, grupların nevrotiklik ve gelişime açıklık alt ölçekleri aritmetik ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Kişilik ölçeğinin nevrotiklik (t(451) = -3.59, p = .00) ve gelişime açıklık (t(451) = -2.15, p = .03) alt boyutlarında psikolojik yardım alanların almayanlara nazaran anlamlı derecede yüksek olduğu bulunmuştur. Bununla beraber kişilik ölçeğinin diğer alt boyutlarının puanlarında ve presenteeism ölçeği puanlarında anlamlı bir farklılaşma görülmemiştir (p >. 05). Örneklemi oluşturan öğrencilerin kişilik tipleri ölçeği ve presenteeism ölçeği puanlarının eğitim görülen sınıf düzeyi değişkenine göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla gerçekleştirilen One Way Anova sonucunda, grupların presenteeism ölçeğinin iş tamamlama ve eğlenceden kaçma alt ölçeklerinin aritmetik ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. 1. sınıf öğrencilerinin (X = 18.68, SS = 3.91), 2. sınıf öğrencilerinin (X = 18.73, SS = 3.19), 3. sınıf öğrencilerinin (X = 19.20, SS = 3.39) 4. sınıf öğrencilerinin (X = 19.30, SS = 3.24) ve yüksek lisans öğrencilerinin (X = 21.40, SS = 2.56) iş tamamlama puanları arasında anlamlı bir farklılaşma olduğu görülmektedir (F(4,448) = 5.81, p = .00). Bu farkın hangi gruplar arasında olduğunu bulmak için Tukey çoklu karşılaştırma testine göre bu farkın kaynağı 1. sınıflar ile yüksek lisanslar (p = .00), 2. sınıflar ile yüksek lisanslar (p = .00), 3. sınıflar ile yüksek lisanslar (p = .00) ve 4. sınıflar ile yüksek lisanslar (p = .00) arasındadır. 1. sınıf öğrencilerinin (X = 15.79, SS = 3.50), 2. sınıf öğrencilerinin (X = 16.67, SS =3.50), 3. sınıf öğrencilerinin (X = 16.49, SS = 3.20), 4. sınıf öğrencilerinin (X = 16.99, SS = 2.92) ve yüksek lisans öğrencilerinin (X = 14.50, SS = 3.34) Eğlenceden Kaçma puanları arasında anlamlı bir farklılaşma olduğu görülmektedir (F(4,448) = 5.70, p = .00). Bu farkın hangi gruplar arasında olduğunu bulmak için Tukey çoklu karşılaştırma testine göre bu farkın kaynağı 2. sınıflar ile yüksek lisanslar (p = .01), 3. sınıflar ile yüksek lisansalar( p = .00) ve 4. sınıflar ile yüksek lisanslar (p = .00) arasındadır. Öğrencilerin kişilik tipleri ölçeği ve presenteeism ölçeği puanlarının ebeveyn tutumlarına göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla gerçekleştirilen One Way Anova sonucunda, grupların presenteeism ölçeğinin eğlenceden kaçma alt ölçeği aritmetik ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Aşırı koruyucu seçeneğini işaretleyen öğrencilerin (X = 16.94, SS = 3.16), otoriter seçeneğini işaretleyen öğrencilerin (X = 16.27, SS = 2.99), demokratik seçeneğini işaretleyen öğrencilerin (X = 15.73, SS = 3.49) ve ilgisiz seçeneğini işaretleyen öğrencilerin (X = 18.25, SS = 2.63) Eğlenceden Kaçma alt boyutu puanları arasında anlamlı bir farklılaşma olduğu görülmüştür (F(3,449) = 5.95, p= .00). Bu farkın hangi gruplar arasında olduğunu bulmak için Tukey çoklu karşılaştırma testine göre bu farkın kaynağı aşırı koruyucu - demokratik arasında (p = .01) ve aşırı koruyucu - ilgisiz arasındadır (p = .00). ''Öğrencilerin Öğrenciler İçin Presenteeism Ölçeği ve Beş Faktör Kişilik Özellikleri Ölçeklerinden aldıkları puanlar ile başarı ortalamaları arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?'' sorusunu test etmek üzere yapılan pearson korelasyon işlemine göre başarı ortalaması değişkeni ile presenteeism ölçeğinin iş tamamlama (p = .00 < .05, r = .17) alt boyutu puanı arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Yine kişilik ölçeğinin uyumluluk (p = .00 < .05, r = .15) ve sorumluluk (p = .00 < .05, r = .24) puanları arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Presenteeism ölçeği toplam puanı ve eğlenceden kaçma alt ölçeği puanı ile kişilik tipleri ölçeğinin nevrotiklik, dışadönüklük ve gelişime açıklık puanlarında anlamlı bir ilişki görülmemiştir (p >0.05). Çalışmaya katılım sağlayan bireylerin ''Presenteeism düzeyleri ile kişilik tipleri arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?'' sorusuna dair elde edilen bulguların analizi için ölçeklerden ve alt faktörlerinden alınan puanların birbirleriyle ilişkisi incelenmiştir. Araştırmanın temel sorusu kapsamında pearson momentler çarpımı korelasyon analizi ile soru test edilmeye çalışılmıştır. Tablo 2’de görülen Pearson korelasyon işlemine göre kişilik tipleri ölçeğinin alt boyutu olan nevrotiklik puanı ile presenteeism ölçeğinin iş tamamlama (p = .02 < .05, r = -.11) alt boyutu puanı arasında negatif; Eğlenceden Kaçma (p = .00 < .05, r = .36) alt boyutu ve toplam presenteeism (p = .00 < .05, r = .19) puanı arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Kişilik tipleri ölçeğinin alt boyutu olan dışadönüklük puanı ile presenteeism ölçeğinin Eğlenceden Kaçma (p = .00 < .05, r = -.19) alt boyutu puanı arasında negatif; iş tamamlama (p = .00 < .05, r = .29) alt boyutu ve toplam presenteeism (p = .00 < .05, r = .09) puanı arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Kişilik tipleri ölçeğinin alt boyutu olan gelişime açıklık puanı ile presenteeism ölçeğinin Eğlenceden Kaçma (p = .00 < .05, r = -.15) alt boyutu puanı arasında negatif; iş tamamlama (p = .00 < .05, r = .41) alt boyutu ve toplam presenteeism (p = .00 < .05, r = .20) puanı arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Kişilik tipleri ölçeğinin alt boyutu olan uyumluluk puanı ile presenteeism ölçeğinin Eğlenceden Kaçma (p = .02 < .05, r = -.11) alt boyutu puanı arasında negatif; iş tamamlama (p = .00 < .05, r = .29) alt boyutu ve toplam presenteeism (p = .01 < .05, r = .12) puanı arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Kişilik tipleri ölçeğinin alt boyutu olan sorumluluk puanı ile presenteeism ölçeğinin Eğlenceden Kaçma (p = .00 < .05, r = -.28) alt boyutu puanı arasında negatif; iş tamamlama (p = .00 < .05, r = .44) alt boyutu ve toplam presenteeism (p = .00 < .05, r = .13) puanı arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Araştırmanın temel sorusu kapsamında presenteeism ve kişilik tipleri arasında yordayıcı bir ilişki olup olmadığını test etmek üzere kişilik ölçeğinin alt ölçeklerine basit doğrusal regresyon analizi yapılmış olup analiz sonuçları., nevrotikliğin presenteeism davranışının anlamlı bir yordayıcısı olduğu görülmektedir (β = .191, p < .05). Bu yordayıcı değişken öğrencilerin presenteeism davranışlarına ilişkin toplam varyansın % 3’ünü açıklamaktadır. Dışadönüklüğün presenteeism davranışının anlamlı bir yordayıcısı olmadığı görülmektedir (β = .092, p = .05). Gelişime açıklığın presenteeism davranışının anlamlı bir yordayıcısı olduğu görülmektedir (β = .201, p < .05). Bu yordayıcı değişken öğrencilerin presenteeism davranışlarına ilişkin toplam varyansın % 4’ünü açıklamaktadır. Uyumluluğun presenteeism davranışının anlamlı bir yordayıcısı olduğu görülmektedir (β = .124, p < .05). Bu yordayıcı değişken öğrencilerin presenteeism davranışlarına ilişkin toplam varyansın % 1’ini açıklamaktadır. Sorumluluğun presenteeism davranışının anlamlı bir yordayıcısı olduğu görülmektedir (β = .132, p < .05). Bu yordayıcı değişken öğrencilerin presenteeism davranışlarına ilişkin toplam varyansın % 2’sini açıklamaktadır.
Tartışma, Sonuç ve Öneriler
Araştırmanın “Üniversite öğrencilerinin presenteeism davranışları ve kişilik tipleri ile yaşları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki var mıdır?” alt problemine ilişkin elde edilen bulgular neticesinde; katılımcıların yaşları arttıkça presenteeism ölçeğinin “Eğlenceden Kaçma” alt ölçeği puanı düşmekte, “İş Tamamlama” alt ölçeği puanları artmaktadır. Bununla birlikte presenteeism ölçeği toplam puanı ile yaş arasında korelasyonel olarak anlamlı bir ilişki gözlenmemiştir. Alanyazına bakıldığında Coşkun (2012) ve Baysal (2012) gibi araştırmacıların yaş değişkeni ile presenteeism arasında düşük düzeyli bir pozitif ilişki bulduğu görülmektedir. Demirgil ve Mücevher (2017) ise tersi yönde düşük yaş düzeylerinde daha fazla presenteeism olduğunu bulmuştur. Bu durumun sebebi genç yaşlardaki isteklilik ve enerjinin daha fazla olması ya da baş etme yöntemlerinin daha başarılı şekilde kullanılabiliyor olması olabilir. Yine katılımcıların beş faktör kişilik ölçeğinin “Nevrotiklik”, “Uyumluluk” ve “Sorumluluk” alt boyut puanları ile yaşları arasında korelasyonel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Buna göre yaş arttıkça kişilik ölçeğinin “Nevrotiklik”, “Uyumluluk”, “Sorumluluk” alt ölçek puanlarının da arttığı gözlenmiştir. Ancak “Dışadönüklük” ve “Gelişime Açıklık” puanlarında anlamlı korelasyonel bir ilişki gözlenmemiştir. Bu bulguları yaşın da artması ile kendine güven duygusunun artması, girişkenlik ve özerkliğin ön plana çıkması ile açıklayabiliriz. Çalışmanın "Üniversite öğrencilerinin presenteeism düzeyleri ve kişilik tipleri cinsiyet değişkeni açısından farklılaşmakta mıdır?" alt problemine ilişkin elde edilen bulgular doğrultusunda katılımcıların demografik özelliklerinden cinsiyet değişkeninin ölçekler ile olan ilişkisi incelediğimizde kişilik ölçeğinin alt boyutlarından "Uyumluluk" ile "Sorumluluk" alt ölçeklerinde kadın katılımcıların erkeklere göre daha yüksek puanlar aldığı görülmüştür. Yani katılımcılarımızdan kadın olanların "Sorumluluk" ve "Uyumluluk" özellikleri erkeklere göre daha yüksek diyebiliriz. Presenteeism davranışı ve alt boyutları arasında cinsiyet ile ilgili arasında bir bağlantı görülememiştir. Bal (2014) ve Baysal (2012) çalışmalarında bu araştırmada da olduğu gibi presenteeism ile cinsiyet arasında bir farklılaşma bulamamıştır. Coşkun (2012) ise yukarıdakilerin aksine kadınların presenteeism düzeylerinin daha yüksek olduğunu tespit etmiştir. Kişilikle ilgili alan yazına baktığımızda ise kadınların erkeklere göre "Nevrotiklik" puanlarının yüksek olduğu bulunmuştur (Sır, 2016; Tatlılıoğlu, 2014). Bu araştırmada ise böyle bir veriye ulaşılmamıştır. Sarıçam (2015) ergenlerle yapmış olduğu çalışmasında erkek ergenlerin presenteeism davranışların kızlarınkine nazaran daha yüksek olduğunu bulmuştur. Öğretmen adayları ile yani üniversite öğrencileri ile yapmış olduğu çalışmada ise bu çalışmanın bulgularıyla benzer sonuçlara ulaşmıştır (Sarıçam, 2017). Çalışmanın “Üniversite öğrencilerinin presenteeism düzeyleri sınıf seviyeleri açısından anlamlı şekilde farklılaşmakta mıdır?” alt problemine ilişkin elde edilen bulgular doğrultusunda katılımcıların demografik özelliklerinden eğitim görülen sınıf düzeyi değişkeninin ölçekler ile olan farklılaşma durumuna bakılmıştır. Presenteeism ölçeğinin alt boyutlarından “İş Tamamlama” alt ölçeğinde yüksek lisans öğrencilerinin birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıf öğrencilerine göre farklılaştığı görüşmüştür. Yine aynı ölçeğin “Eğlenceden Kaçma” alt boyutunda yüksek lisans öğrencilerinin ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıf öğrencilerine göre farklılaştığı görülmüştür. Kişilik ölçeğinin alt boyutlarından “Uyumluluk” alt ölçeğinde ise yüksek lisans öğrencileri; birinci ve üçüncü sınıf öğrencilerine göre farklılaşmaktadır. Tatlıoğlu (2014) sınıf düzeylerinin kişilik üzerindeki farklılaşmasına baktığı çalışmasında sınıf düzeyi yüksek olan öğrencilerin “Dışa Dönüklük” ve “Gelişime Açıklık” arasında anlamlı bir farkın olduğunu bulmuştur. Bu araştırmada ise bu alt faktörlere ilişkin bir bulguya rastlanılamamıştır. Bulguların yüksek sınıflarda daha anlamlı çıkmasının sebebinin üst sınıf öğrencilerinin almış oldukları üniversite eğitiminin kişilik özelliklerine etkisiyle olabileceğinden kaynaklanabileceği düşünülmektedir. Çalışmanın "Üniversite öğrencilerinin presenteeism davranışları ve kişilik tipleri ile akademik başarıları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki var mıdır?" alt problemine ilişkin elde edilen bulgular doğrultusunda başarının arttıkça presenteeismin alt boyutu olan “İş Tamamlama” puanlarının da arttığı görülmektedir. Toplam puanında ve "Eğlenceden Kaçma" alt ölçeğinde anlamlı bir ilişki gözlenmemiştir. Beş faktör kişilik ölçeğinin ve Beş Faktör Kişilik Özellikleri Ölçeğinin alt boyutlarının puanlarının korelasyonel analizinde katılımcıların başarı ortalamaları arttıkça kişilik ölçeğinin "Uyumluluk" ile "Sorumluluk" alt ölçekleri artmaktadır. "Nevrotiklik", "Dışadönüklük" ve "Gelişime Açıklık" puanlarında anlamlı bir ilişki gözlenmemiştir. Alanyazında yapılan bazı araştırmalarda uyumluluk ve dışadönüklük ile başarı arasında bir ilişki bulunamamış, sorumluluk ile ise güçlü bir ilişki bulunmuştur (Sığrı ve Gürbüz, 2011). Diğer bir araştırmada ise sorumluluk, dışadönüklük ve uyumluluk ile akademik başarı arasında güçlü ilişki olduğu bulunmuştur (Bahçekapılı ve Karaman, 2015). Çalışmanın "Üniversite öğrencilerinin presenteeism düzeyleri ve kişilik tipleri ile yetiştirilme tarzları açısından anlamlı şekilde farklılaşmakta mıdır?" alt problemine ilişkin elde edilen bulgular doğrultusundan katılımcıların demografik özelliklerinden ebeveyn tutumu değişkeninin ölçekler ile olan farklılaşma durumuna bakıldığında presenteeism ölçeğinin alt boyutlarından "Eğlenceden Kaçma" alt ölçeği puanında anlamlı bir farklılaşma görülmüştür. Bu farkın kaynağı aşırıcı koruyucu aile tutumu ile demokratik aile tutumu arasında ve aşırı koruyucu ile ilgisiz aile tutumu arasında bulunmuştur. Kişilik ölçeğinin alt boyutlarından "Nevrotiklik" alt ölçeği puanında anlamlı bir farklılaşma görülmüştür. Bu farkın kaynağı aşırıcı koruyucu aile tutumu ile otoriter aile tutumu arasında ve aşırı koruyucu ile demokratik aile tutumu arasında bulunmuştur. Aynı ölçeğin "Dışadönüklük" alt ölçeği puanında anlamlı bir farklılaşma görülmüştür. Bu farkın kaynağı demokratik aile tutumu ile ilgisiz aile tutumu arasında bulunmuştur. Yine aynı ölçeğin sorumluluk alt ölçeği puanında anlamlı bir farklılaşma görülmüştür lakin bu farklılaşmanın kaynağı bulunamamıştır. Alanyazına bakıldığında çocukların yaşı büyüdükçe ebeveynlerin aşırı koruyucu tutumu daha az benimsedikleri, kişilik özelliklerinin de ebeveynlerin çocuk yetiştirme tutumlarında yordayıcı olduğuna dair araştırmalar göze çarpmaktadır (Şendil ve Cesur, 2011). Yine nevrotizm, gelişime açıklık ve dışadönüklük ile ebeveyn tutumları arasında anlamlı farklılaşmalar olduğu Tatlılıoğlu'nun 2014 yılında yayınladığı çalışmasında görülmektedir. Bu çalışmada da nevrotiklik ve dışadönüklükte farklılaşmalar görülmüştür. Bu yönü ile ele alınırsa araştırma bulguları ile alan yazındaki veriler birbirlerini desteklemektedir. Çalışmanın ana amacı doğrultusunda “Üniversite öğrencilerinin presenteeism davranışlarına kişilik tiplerinin etkisi var mıdır?” problemine ilişkin elde edilen bulgular neticesinde presenteeism davranışı ile kişilik tipleri arasında ilişki olup olmadığıyla ilgili regresyon analizi yapılmış, “Nevrotik” kişiliğe sahip olmanın, presenteeism davranışının anlamlı bir yordayıcısı olduğu görülmüştür. Yani nevrotiklik kişilik özelliği presenteeism davranışını %3 oranında etkilemektedir. “Dışadönük” kişiliğe sahip olmanın, presenteeism davranışının anlamlı bir yordayıcısı olmadığı görülmüştür. Yani dışadönüklük kişilik özelliği presenteeism davranışını etkilememektedir. “Gelişime Açık” kişiliğe sahip olmanın, presenteeism davranışının anlamlı bir yordayıcısı olduğu görülmüştür. Yani gelişime açıklık kişilik özelliği presenteeism davranışını %4 oranında etkilemektedir. “Uyumlu” kişiliğe sahip olmanın, presenteeism davranışının anlamlı bir yordayıcısı olduğu görülmüştür. Yani uyumluluk kişilik özelliği presenteeism davranışını %1 oranında etkilemektedir. “Sorumlu” kişiliğe sahip olmanın, presenteeism davranışının anlamlı bir yordayıcısı olduğu görülmüştür. Yani sorumluluk kişilik özelliği presenteeism davranışını %2 oranında etkilemektedir. Sarıçam 2017 yılındaki araştırmasında üniversite öğrencilerinin dürtüsellikleri ile presenteeismleri arasında pozitif bir ilişki bulmuştur (Sarıçam, 2017). Bu çalışmada da dürtüselliğe karşılık gelebilecek nevrotiklik alt puanı ile presenteeism davranışı arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur. Yine Yıldız ve diğerleri (2015) çalışmalarında yetişkinlerin sorumluluk düzeyleri arttıkça presenteeism davranışının arttığı görülmüştür. Ulu ve diğerleri (2015) ise beş faktör ölçeğinin alt boyutlarından sorumluluk, uyumluluk ve gelişime açıklığın presenteeism üzerinde pozitif bir etkiye sahip olduğunu bulmuşlardır. Görüldüğü üzere alan yazında yapılmış çeşitli araştırmalar bu çalışmanın bulguları ile benzerlik göstermektedir. Matsushita, ve diğerleri (2015) ise dışadönüklük ve uyumluluk ile presenteeism arasında negatif yönlü bir ilişki bulmuştur. Bu sonuç ise araştırmamızın bulguları ile örtüşmemektedir. Tüm bu verilerden hareketle belirli kişilik özellikleri ile öğrencilerde görülen presenteeism davranışları arasında pozitif ya da negatif yönlü ilişkiler bulunduğu söylenebilir. Presenteeism kavramı psikoloji alanyazınında yeni ele alınmaya başlanan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Alanyazın kısmında presenteeismin nedenleri, eğitim bilimleri alanındaki yetersiz çalışmalar sebebiyle işletme ve yönetim bilimleri açısından ele alınarak incelenmiştir. Bu sebepleri eğitim ortamına uyarlamak için alanda pek çok çalışma yapılması ve presenteeismin farklı değişkenler açısından ele alınması gerekebilir. Basit manada düşünerek iş hayatı ile benzerlik dikkate alındığında ders öğretmenleri ve sınıf arkadaşları ile yaşanabilecek sorunlar, eğitim alınan bölümün problemleri ve genel yaşam şartlarının öğrenciler üzerinde oluşturduğu baskı onları presenteeisme götürebilir. Konu ile ilgili Sarıçam (2015), ergenlerin okul tükenmişlik düzeyleri ve presenteeism davranışları arasında pozitif bir ilişki bulmuştur. Sınıf içerisinde kabul göremeyen veya kendisini yalnız hisseden bir öğrencinin prenseteeism davranışına kapılma ihtimali artabilir. Bu nedenle sınıf içerisinde oluşturulacak bir örgüt kültürü, öğrencilerin kendilerini yalnız hissetmelerine engelleyerek presenteeism davranışının ortaya çıkışını düşürebilir. Sınıf içerisinde yönetim gücü olan öğretmenin ders esnasında kullanacağı yöntem öğrencileri etkileyebilir. Otoriter bir öğretmen ile ders işleyen öğrencilerde sınıf içerisine korku hakim olabileceğinden bu öğrenciler de presenteeisme yönelebilir. Öğrencilerde karşılaşılan özgüven problemleri, kendilerini ifade edememeleri, söz hakkı almak istedikleri halde alamamaları, yeteneklerini gösterememeleri, kendilerini gösterememeleri gibi durumlar presenteeismi açığa çıkarabilir. İşlenen konunun ya da dersin öğrencinin ilgilerine cevap vermemesi bir tatminsizlik ortaya çıkaracağından bu durum öğrenciyi presenteeisme itebilir. Presenteeism eğitim bilimlerine yeni giren bir kavramdır. Alanyazın incelendiğinde presenteeismin eğitim ortamlarındaki etkisine ait çok fazla araştırmaya rastlanamamaktadır. Alanımız açısından bakir olan bu konuda yapılabilecek çok fazla çalışma vardır. Bunlardan bazılarından yukarıda bahsedilmiştir. Alan çalışanlarının ve araştırmacıların farklı örneklem grupları ile bu hususlara eğilmesi presenteeism ile ilgili araştırmaların çeşitlenmesi açısından faydalı olabilir. Çalışmada ulaşılmış olan örneklem grubu İstanbul’da üniversite okuyan öğrencilerden oluşmaktadır. Bu nedenle farklı şehirlerde yapılacak benzer çalışmaların genellenebilirliği arttırabilmek adına alanyazına faydalı olacağı düşünülmektedir. Zira ülkemiz doğu ve batı kültürünün bir sentezi olarak ele alınabilecek bir toplumsal yapıya sahiptir. Bu açıdan bölgeden bölgeye karşılaşılabilecek farklılıklar dikkate alınmalıdır. Alanyazında eğitim ortamlarındaki presenteeisme yönelik gerçekleştirilen çalışmaların kısıtlılığı araştırmanın bulgularını tartışırken bir sınırlılığa neden olmuş olabilir. Bu konuya ilgi duyan araştırmacılara konuyla alakalı çalışmaları çeşitlendirmeleri önerilebilir. Ek olarak sonraki çalışmalarda nitel verilerin de incelenebileceği bir yöntemin kullanılmasıyla kavrama daha geniş çerçeveden bakış sağlanabilir. Alanyazın kısmında presenteeismin nedenleri eğitim alanındaki sınırlı çalışmalar sebebiyle işletme ve yönetim bilimleri açısından incelenmiştir. Bu sebepleri eğitim ortamına uyarlamak gerekirse kişisel faktörlerden kaynaklı nedenlerde; • Öğrencilerin de okudukları bölümler ile kişilik yapılarının uyması önem arz etmektedir. Yine ders öğretmenleri ve sınıf arkadaşları ile yaşayabilecekleri sorunlar, okudukları bölümün problemleri ve öğrenciler üzerinde oluşturacağı baskı onları presenteeisme götürebilir. • Tükenmişlik kavramı iş ortamında olduğu gibi okul ortamlarında da sık karşılaşılan bir durumdur. Genelde lise birinci sınıfta ve üniversite birinci sınıfta öğrencilerde bir tükenmişlik durumu gözlenebilir. Bunun sebebi öğrencilerin öncesinde yaşadıkları yoğun sınav maratonu olabilir. Yoğun şekilde merkezi sınavlara hazırlanan öğrenciler bu sınavlar bittikten sonra tükenmişlik yaşayabilirler. Tükenmişlik de kişileri presenteeisme götürebilir. Konu ile ilgili Sarıçam (2015), ergenlerin okul tükenmişlik düzeyleri ve presenteeism davranışları arasında pozitif bir ilişki bulmuştur (Sarıçam, 2015). • Stresin öğrencilerde görülme sıklığı bir hayli fazladır. Okul içinde ve dışında alınan sorumluluklar, yaşanılan olaylar, akran baskısı, ağır ders yükü ve ödevlendirmeler öğrencileri strese sokabilir. Stres altındaki öğrenciler de yaşadıkları kaygı ile presenteeism davranışına yönelebilirler. İşin gerekliliğinden kaynaklı nedenleri eğitim ortamına adapte ettiğimizde; • Fazla ders yükü kavramını ortaya sürmemiz uygun olabilir. Öğrenciler fazla ders yükü altında kendilerini eziliyormuş gibi hissedip strese girebilir ve presenteizm davranışına yönelebilirler.Öğrencilerin yaşadıkları rol karmaşasına dikkat çeken bir diğer konudur. Öğrenciler okullarında çeşitli görevler alırlar ve bu görevlerin fazlalığı onlarda rol karmaşasına sebep olabilir. Örneğin bir üniversite öğrencisi hem çift ana dal yaparak ki bölümün sorumluluğuna girebilir hem fakülte ya da bölüm temsilcisi olarak öğrenci konseyinde görev alabilir hem de okçuluk kulübü başkanı olabilir. Tüm bu görevler ona farklı sorumluluklar yükleyip stres yarabilir. Böyle bir durumda öğrenci presenteeism davranışına kapılabilir. İş ortamından kaynaklı nedenleri eğitim ortamına adapte ettiğimizde ise; • Eğitim-öğretim ortamlarında öğrencilerin etkileneceği değişkenlerin başında sınıfın ısısı, ışıklandırılması, akustik yapısı gibi etmenler gelmektedir. Bu etmenler ders içinde öğrencileri rahatsız edecek düzeyde ise presenteeisme sebep olabilir. • Yine bir işin ağır ve zor olmasını da derslerin zorluk derecesiyle benzetebiliriz. Zor ve ilgisini çekmeyen bir derste diğer derslere nazaran öğrencilerin presenteeism davranışına düşme ihtimali çok daha yükseltebilir. • Sınıf içerisinde bir örgüt kültürü oluşmasının ve öğrencilerin kendilerini yalnız hissetmemelerinin presenteeism davranışını engelleyeceği düşünülmektedir. Sınıf içerisinde kabul göremeyen ve kendini yalnız hisseden bir öğrencinin prenseteeism davranışına kapılma ihtimali artabilir. • Yine sınıf içerisinde yönetim gücü olan öğretmenin etkisini de göz ardı etmemek gerekir. Öğretmenin ders esnasında kullanacağı yöntem kuşkusuz öğrencileri etkileyecektir. Otoriter bir öğretmen ile ders işleyen öğrencilerde sınıf içerisine korku hakim olabileceğinden öğrenciler presenteeisme yönelebilir. • Öğrencilerde karşılaşılan özgüven problemleri, kendilerini ifade edememeleri, söz hakkı almak istedikleri halde alamamaları, yeteneklerini gösterememeleri, kendilerini gösterememeleri gibi durumlar da presenteeismi açığa çıkarabilir. İşlenen konunun ya da dersin öğrencinin ilgilerine cevap vermemesi de tatminsizlik ortaya çıkarabilir. Bu tatminsizlik öğrenciyi presenteeisme itebilir. • Sınıf içi çatışmalar, gruplaşmalar, şiddet doğuracak olaylar eğitim ortamını olumsuz etkiler. • Öğrenciler arasında iletişim problemleri ortaya çıkabilir. Bu gergin durumlardan öğrenciler etkilenebilir ve çeşitli sorunlar ortaya çıkabilir.
Yorum Sayısı : 0