Tasavvuf, tevil ve felsefe

Prof. Dr. Faruk Beşer 2022-06-10

Tasavvuf, tevil ve felsefe

Tasavvuf ilk başta olduğu gibi, takva, zühd, nefs tezkiyesi, ahlak ve duygu eğitimi olmaktan çıkar, Kitabın ve Sünnetin sınırlarını zorlarsa ya batıni tevillere ya da felsefeye kayar. Bu da ucu bucağı olmayan tehlikeli bir deryaya dalmak demektir, sahili selameti de yoktur. Kendi muhayyile dünyalarında ‘Tanrı’nın, dinin ve varlığın kendilerince açıklamalarını yaparlar. Karanlık bir dünya olduğu için de hiçbirinin tevili ve felsefesi öbürüne benzemez. Hepsi hayal mahsulü bablar, makamlar, mertebeler ihdas ederler. Bu felsefede İslam’dan bazı figürler bulunabileceği gibi eski Hint ve Fars düşüncelerinden, hatta kadim Yunan felsefesinden de bolca malzeme bulunur. Bildiğimiz felsefe buna göre çok daha tutarlıdır. Çünkü o sadece aklı rehber alır. Bu ise tevilin ve zannın envaını kullanır. Oysa Allah müşriklerden bahsederken, ‘onlar sırf zanna ve gönüllerinin arzularına uyarlar. Zan ise hak adına hiçbir şey ifade etmez’ buyurur. Böyle olunca ayetleri uçuk tevillerle kendi zanlarına göre yorumlarlar, hadislerde ise buna bile gerek duymadan her arzuya göre uydurulmuş sözler bulabilir ve onlara tutunurlar.

Tevil bahsini daha önce yazmıştık, tekrar iki cümle ile özetleyelim. Kur’an-ı Kerim’in ilk indiğinde ne söylediğinin tespiti onun tefsiridir. Kur’an’ın anlaşılması için onun bu zahir manası esastır, hiç değişmez ve onun dışına çıkılamaz. Bununla birlikte onun dilinin imkân verdiği ölçüde mana ihtimalleri, ikincil işaretleridir. Sözü zahirine ters düşmeyecek şekilde ve bir delile dayalı olarak o ihtimallerden birine hamletmek meşru tevildir ve bu sürekli olacaktır. Sözün zahirine ters, yani dilin ihtimal vermediği tevili baîd/uçuk tevildir ve şirke kadar gidebilir. Onun için Allah (cc) muhkem olana zıt tevillere tutunanların kalplerindeki sapmalar sebebiyle fitne peşinde olduklarını haber verir (3/7). Resulüllah (sa) de ‘nasıl bugün ben Kur’an’ın indirilmesi sebebiyle savaşmak zorunda kalıyorsam, siz de yarın onun tevili sebebiyle savaşacaksınız’ (Tahavi). Yani birileri onu kendi arzularına göre tevil edecekler, siz de onlarla mücadele edeceksiniz buyurmuştur. İlginçtir ki, Şia bu sözü bile tevil etmiş ve ‘yani biz Kuran’ı imamete uygun olarak tevil edeceğiz, biriler de bizim tevillerimize uymayacak, biz de onlarla savaşmak zorunda kalacağız’ diye anlamışlardır.

Anahtar Kelimeler :

Paylaş


Yorum Sayısı : 0