KELAM TDV İslâm Ansiklopedisi’ne katkıda bulunduğu ilim dalları: Kelâm ve Mezhepler Tarihi

Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz 2022-06-01

KELAM TDV İslâm Ansiklopedisi’ne katkıda bulunduğu ilim dalları: Kelâm ve Mezhepler Tarihi

Mu‘tezile’nin beş temel prensibinden (usûl-i hamse) biri.

Allah’ın âdil olduğu noktasında bütün müslümanlar görüş birliği içinde bulunmakla birlikte, Mu‘tezile âlimleri ilâhî adli Ehl-i sünnet’ten farklı bir şekilde yorumlamışlardır. Onlara göre Allah’ın âdil olması, yalnızca güzel (hasen) olan fiilleri işlemesi, kötü ve çirkin (kabih) hiçbir fiili işlememesi ve yapması gerekenleri de terketmemesi demektir. Bundan dolayı adalete riayet etmek Allah için vâciptir (bk. VÜCÛB). İyilik ve kötülüğün ne olduğunu akıl veya vahiy yoluyla insanlara bildiren Allah, buna dayanarak onları yaptıkları işlerden sorumlu tutmuştur. Kulun sorumlu tutulabilmesi için ayrıca ihtiyarî fiillerini kendine has tam ve müstakil bir irade ve kudretle yapabilir durumda olması gerekir. İnsanın sorumlu olduğu hiçbir fiilini Allah yaratmadığı gibi, onun inkâra sapmasını, zalim ve kötü olmasını, isyan içinde bulunmasını da dilememiştir. Aksi takdirde onu mükellef tutup cezalandırmak, adl sıfatını ihlâl eden bir zulüm olur.

Mu‘tezile’nin adl anlayışı, onların beş temel prensibi içinde tevhidden sonra yer almış ve diğer üç prensibi de ihtiva eder mahiyette görülmüştür. Çünkü kul için faydalı olan (bk. ASLAH) her şeyi akıl ve vahiy yoluyla ona bildirmek âdil olmanın gereklerindendir (bk. Kādî Abdülcebbâr, el-Muḥîṭ, s. 22). Böylece kelâm ilminin “nübüvvet” ve “sem‘iyyât” bahisleriyle birlikte “menzile beyne’l-menzileteyn”, “va‘d ve vaîd”, “emir bi’l-ma‘rûf nehiy ani’l-münker” prensipleri de adle, adl ise tevhid prensibine bağlanmaktadır.

Mu‘tezile’nin adl prensibi İslâm literatüründe daha çok kaderin inkârı mânasına alınmıştır. Mu‘tezile âlimleri ilâhî adalet ve ferdî hürriyetle çelişir mahiyette buldukları hidâyettevfîkhızlânhatm gibi kavramları kader anlayışlarıyla uzlaşacak şekilde te’vil etmişlerdir. Ayrıca adl prensibi, Mu‘tezile ile diğer itikadî mezhep mensupları arasında münakaşa konusu olan hüsün ve kubuhvücûbşeristitâatteklif gibi konularla da yakından ilgilidir. Mu‘tezile âlimleri, Allah’ın adalet sahibi olduğunu sadece kendilerinin ispat ettiğini savunmuşlar ve bundan dolayı mezheplerine ehlü’l-adl, ashâbü’l-adl, adliyye gibi adlar da vermişlerdir. Onlar kendilerini, “ilâhî adaletin doğru olarak anlaşılmasını sağlayanlar” anlamında ensârü’l-adâleti’l-ilâhiyye diye tanıtmışlardır.

Mu‘tezile’nin adl anlayışı, kulun sorumluluğunu sağlam bir zemine oturtmakla birlikte, irade ve kudret sıfatlarını sınırlandırarak Allah’a acz isnadına yol açmaktadır. Bu sebeple, gerek selef âlimleri gerekse kelâm metodunu benimseyen diğer Ehl-i sünnet bilginleri bu şekildeki bir adl anlayışına karşı çıkmış ve bir fiilin meydana gelişinde hem ilâhî hem de beşerî irade ve kudretin rol oynadığını benimseyen orta yolu tercih etmişlerdir (bk. KADER).


BİBLİYOGRAFYA

Hayyât, el-İntiṣâr (nşr. H. S. Nyberg), Kahire 1925 ⟶ Beyrut 1957, s. 38.

Kādî Abdülcebbâr, el-Muġnî, VI/1 (nşr. Ahmed Fuâd el-Ehvânî v.dğr.), Kahire 1382/1962, s. 3.

a.mlf., Şerḥu’l-Uṣûli’l-ḫamse (nşr. Abdülkerîm Osman), Kahire 1384/1965, s. 132, 301 vd.

a.mlf., el-Muḥîṭ, s. 21-22, 228-230.

Şehristânî, el-Milel (Kîlânî), I, 45.

Tehânevî, Keşşâf, II, 1015-1016.

Ahmed Emin, Ḍuḥa’l-İslâm, Beyrut 1351-55/1933-36, III, 44-61.

Zühdî Hasan Cârullah, el-Muʿtezile, Kahire 1947, s. 86112.

Ali Sâmî en-Neşşâr, Neşʾetü’l-fikri’l-felsefî fi’l-İslâm, İskenderiye 1966, I, 505-511.

Abdurrahman Bedevî, Meẕâhibü’l-İslâmiyyîn, Beyrut 1979, I, 60-62.

W. Montgomery Watt, İslâm Düşüncesinin Teşekkül Devri (trc. E. Ruhi Fığlalı), Ankara 1981, s. 291-304.

Ahmed Mahmûd Subhî, ez-Zeydiyye, Kahire 1404/1984, s. 146-148.

H. S. Nyberg, “Mûtezile”, İA, VIII, 762-763.

E. Tyan, “ʿAdl”, EI2 (İng.), I, 209.

Anahtar Kelimeler :

Paylaş


Yorum Sayısı : 0