Prof. Dr.Abdullah Kızılcık 2024-02-06


GiriĢ Söylem en genel tanımıyla bir durum ya da eylemin dilsel ya da yazınsal ifadesidir. Michael Foucault‟a göre söylem güçtür ve gücün pratiklerini haklı nedenlere dayandırarak yaymanın en etkili araçlarından biridir. (Faucault: 1987: Eagleton (2015:28)) Verici/söyleyen ve alıcı/algılayan-yorumlayan olmak üzere iki taraf arasında tesis edilen söylem tümüyle algısaldır yani söyleyenin algıya ne kadar etki edebildiği ya da alıcının nasıl algılayıp ne Ģekilde yorumladığı ile alakalıdır. Örneğin Covid-19 pandemisinin ilk olarak nerede ve nasıl baĢladığı konusunda adeta küresel bir söylem savaĢı yaĢandığını, ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin, salgının Çin'de baĢlayıp tüm dünyaya yayıldığı Ģeklindeki söylemlerine karĢılık Çin'in, salgını ABD‟li bilim adamlarının laboratuvarda üretip yaydıktan sonra Çin'e mal etmeye çalıĢtığı Ģeklindeki söylemleri kıyasıya çarpıĢmıĢ; herhangi bir somut delil olmadığı halde ABD yanlısı söylemin daha geniĢ kitlelere ulaĢan gücü sayesinde salgını yayma eylemi Çin'in üzerine kalmıĢtır. Söylem siyasi, sosyal, kültürel ekonomik vb. sosyal hayatın her alanı ile bağlantılıdır ve alanın miktarı kadar o alanlara ait söylem söz konusudur. Ayrıca söylenen Ģeyin içeriği kadar kimin söylediği, neye dayanarak söylediği, kime söylediği ve bu söylemle neyi amaçladığı Ģeklinde bir sistematik bütünü kapsar. (Van Dijk 2013: 117) Bu yüzden hemen ifade edilmelidir ki; bireylerin günlük diyaloglarında kullandıkları ifadeler söylem değildir. Bireyler söylem üretemez ama yukarıda sözü edilen sistematik düzene göre söylem üreten herhangi bir toplumsal yapının söylemlerini yaymaya hizmet ederler. (Megill, 2012: 408) Bu genellikle tabandan dedikodu Ģeklinde baĢlayıp komplo teorisine uzanan, algıya hükmederek ikna etme çabasından öteye gitmez. Söylem üretebilen mekanizmaların en önemli ayağı iktidardır. Ġktidarın söylemleri resmi söylemlerdir ve çoğunlukla bilimsel kaynaklara dayandırılır. Resmi söylemler düzenin devamına, halkın refahına ve kitlelere özellikle afet ve kaos durumlarında psikolojik bir rahatlık sağlamaya yöneliktir. (Faucault, 1993: 9-12) Belirtilen amaçlarla herhangi bir sosyal yapı tarafından yapılan söylemler resmi söylem niteliği taĢımasa da resmi söylemleri destekleme ve yayma amacı güder. Bununla birlikte her toplumsal yapı, resmi söylemlerin destekçisi olmayabilir. Dolayısıyla iktidarı zayıflatmaya, insanları psikolojik çöküntüye uğratıp galeyana getirerek, daha farklı bir kaos ortamı hazırlamak için yanlı söylemler de üretilir. Küresel salgınlarda bu durum her ülkenin kendi içinde olabildiği gibi uluslararası arenada da tam bir güç savaĢına dönüĢür. Albert Camus‟un Veba adlı romanı 1940‟lı yıllarda Cezayir‟in Oran kentinde gerçekte yaĢanmamıĢ bir veba salgınını konu eder. Yazarına Nobel Edebiyat Ödülü kazandıran ve dünyanın birçok diline çevrilen roman aslında II. Dünya SavaĢı'nda Nazilerin Fransa'yı iĢgal etmesi üzerine yaĢanan trajik olayların ironik bir eleĢtirisidir. Sembolik olarak veba salgınını seçmesi, romanın birkaç yerinde ifade edildiği gibi "salgınlar ve savaĢların aynı olduğu ve insanları aynı ölçüde etkilediği gerçeği yüzündendir. Oran kentinde hayatın rutin akıĢı, insanların meĢguliyetleri, yapmak istedikleri ya da yapmaktan hoĢlanmadıkları Ģeylerin genel olarak anlatıldığı ve her Ģeyin normal seyrinde devam ettiği birkaç sayfalık bir giriĢ bölümünün ardından olaylar, 16 Nisan sabahı Dr. Bernard Rieux'un, muayenehanesinin salonunda bir ölü fare görmesi ile baĢlar. Olayların ölü bir hayvan ile baĢlaması dikkat çekicidir. Zira Covid-19 salgınının da ölü bir yarasa ile baĢladığı bilinmektedir. Doktor Rieux, ölü fareyi ayağıyla bir kenara itip önemsemiyormuĢ gibi görünerek merdivenlerden iner. Ancak küçük de olsa kafasında bir Ģüphe oluĢmuĢtur. Romanda resmi bir sosyal yapı olan sağlık kurumunu temsil ettiğini söyleyebileceğimiz Rieux'un ilk tepkisi stabildir. ġüphe oluĢmuĢ olsa da, tek örnekle genellemeye gidilemeyeceği açıktır. Durumu kapıcıya haber verir. Covid-19 salgınının çıktığı zamanlar düĢünüldüğünde, kapıcının tepkisi oldukça dikkat çekici bir hal alır: "Apartmanda kesinlikle fare yoktur. Olsa olsa bu fare ölüsünü birileri dıĢarıdan getirip apartmana bırakmıĢtır." (Camus, 2013: 11) Kapıcının bu söyleminin dayanağı muhtemelen uzun zamandır apartmanın temizlik ve bakımı ile ilgilenirken bir fare ile karĢılaĢmamıĢ olmasıdır. Bu haklı bir gerekçe olabilir ancak "birileri dıĢarıdan getirmiĢ olmalı" ifadesi Covid-19' un nerede baĢladığı konusunda birbirini suçlayan iki büyük ülkenin söylemleriyle ĢaĢırtıcı bir Ģekilde paralellik gösterir. Doktor Rieux'un ilk fare ölüsünü gördüğü andaki Ģüphesi bir kaç gün sonra her yerde sayısız fare ölüsü olduğu yönündeki haberlerle iyice güçlenir. Birkaç gün içinde fare ölümleri katlanarak artar. 19 Nisan günü yani 4. gün fare ölümleri basına malzeme olur ve gazeteciler bu durumda belediyenin ne düĢündüğünü ve nasıl önlemler alacağı konusu üzerinde durur. Ancak belediyenin henüz hiçbir planı yoktur. Basının baskısıyla apar topar belediye meclisi toplanır ve her sabah Ģafakla birlikte farelerin toplanıp, birimdeki iki araçla çöp yakma merkezine götürülerek yakılması kararı alınır. (Camus, 2013: 16) Ölü fareler toplanmasına rağmen sayı her sabah misliyle artarak devam eder. 25 Nisan günü bir radyo ajansı resmi olmayan bir habere göre sadece o gün 6231 ölü fare toplandığını duyurur. Bu haber insanlar arasında endiĢeye neden olsa da hayat normal seyrinde devam eder 28 Nisan günü aynı ajans sayının 8 bin olduğunu duyurur. Bu haberle birlikte halk galeyana gelir ve köklü önlemler alınması talep edilerek yetkililer suçlanır. 29 Nisan günü fare ölümlerinin ansızın azaldığı ve görevlilerin o sabah önemsiz bir miktarda fare topladığını duyurunca her Ģey normal seyrine dönmeye baĢlar. (Camus, 2013: 17) Aynı gün Rieux, yaĢlı kapıcının, rahip Peneloux'un yardımıyla zorla yürüdüğünü, ıslık çalar gibi nefes aldığını ve boyun bölgesinde sert yumrular oluĢtuğunu görür. AteĢi normaldir ancak halsizlik ve eklem ağrıları had safhadadır. Ayaküstü konuĢmada ilk kez rahip bu durumun adını dillendirir: "Evet, bu bir salgın olabilir." (Camus, 2013: 18) Ancak henüz bilimsel bir somut veri söz konusu değildir. Zaten daha sonraki bir iki gün içerisinde fare ölümlerinin tamamen durduğu duyurulur. Ġlk fare ölüsünün görüldüğü günden sonra geçen iki haftalık süre içerisinde alınan tek önlem, ölü farelerin toplanıp yakılması olmuĢ ancak her sabah ölü fare sayısı misliyle artmıĢtır. Bu durumda alınan önlemlerin yetersiz kaldığı ortadadır. Covid 19'la kıyaslamaya tabi tutarsak, bu 14 günlük sürenin sık sık gündeme gelen salgının yumurtlama dönemi olduğunu görürüz. Henüz kesinleĢmiĢ bir vaka ya da ölüm yoktur ama veba sessizce insan bedeninde yuvalanıyor demektir. Nitekim o akĢam Dr. Rieux, kapıcının öğürerek kustuğunu görür. AteĢi 39 derecedir, boyun bölgesindeki yumrularla birlikte elleri ve ayakları da ĢiĢmiĢtir. Böğründeki iki siyah leke geniĢlemiĢ ve hasta çok acı çektiğini söylemektedir. Ağzı, konuĢmasını engelleyecek derecede kurumuĢ, Ģiddetli baĢ ağrısından dolayı gözleri pörtlemiĢ gibi görünmektedir. Henüz tek mevcut vaka olduğu ve resmi makamlardan gelen herhangi bir talimat bulunmadığı için Dr. Rieux, olaya temkinli yaklaĢmak durumunda olduğunun farkındadır. KarĢılaĢtığı vakanın, bir salgın vakası olduğuna dair güçlü Ģüpheleri oluĢmuĢ olsa da, bu aĢamada tedaviye yönelik söylem: "Henüz elimizde kesin bir Ģey yok. Her Ģey olabilir. Perhiz yapın, müshil ilacı kullanın ve bol bol su için." (Camus, 2013: 20) tavsiyesinden öteye gitmez. Covid-19 salgınının baĢlangıcını hatırlayalım; ilk vakalar görülmeye baĢlandığında, resmi sağlık söylemi: "Kolonya, dezenfektan vb. temizlik ürünleri ile sürekli ellerinizi yıkayın, kiĢisel temizliğe dikkat edin ve bol bol sıvı tüketin." Ģeklindeydi. Hemen hemen bütün ülkelerde önleme yönelik ilk söylemlerin bu Ģekilde olduğunu hatırlayalım. 30 Nisan günü kapıcının ateĢi 38'e düĢmüĢ ve ağrıları biraz hafiflemiĢ olmasına rağmen öğleden sonra aniden ateĢi yükselir; kusmalar ve sayıklamalar baĢlar. Ağrılar dayanılmaz bir hal alır ve birkaç saat içinde kapıcı ölür. Dr. Rieux, Hekimler Odası BaĢkanı Dr Richard'ı arayıp bölgesel iltihaplı vaka olup olmadığını sorar. "Ġki vaka var." cevabı alır. Ġnsan ölümleri kenar mahallelerde hatta kent merkezinde bile kapıcı, çöpçü gibi alt tabaka insanlarda görüldüğünde nispeten her Ģey normaldir. Ancak kent merkezinde yaĢayan Mösyö Michel'in ardından Ģehirli ve elit kiĢiler de ölmeye baĢlayınca, birkaç gündür devam eden tedirginlik, yerini tamamen korkuya bırakır. (Camus, 2013: 22) ĠĢte bu korku, salgının kendisinden bile daha tehlikelidir ve topyekün bir korku, ülke için istenmeyen sonuçlar Dr. Rieux ve Dr. Castel istiĢare ederken salgın ve veba ifadelerinde birleĢirler ancak ikisi de tedirgindir. Çünkü Dr. Castel'in dediğine göre: "Ilıman ülkelerde veba olmaz" algısı yerleĢtiği için kimse buna inanmayacaktır. Bu ifadeden hareketle, Covid-19 salgınının baĢlangıç aĢamasındaki; "Virüs sıcağa dayanamaz. Yaz aylarında biter... Ama sonbaharın sonunda, soğukların baĢlamasıyla birlikte ikinci dalga gelebilir..." türünden söylemlerin benzerliği oldukça dikkat çekicidir. Ancak anlatının ilerleyen bölümlerinde geçen: "Herkes korku içinde, sıcağın salgının yayılmasına yardım edeceğini düĢünüyordu." (Camus, 2013: 85) cümlesinden ve Oran kentindeki veba salgının soğukların etkin olduğu ġubat ayında bitmesinden hareketle yazarın, veba salgınının sıcak ya da soğuk havalarla ilgili olduğu düĢüncesinin bilimsel gerçeklikten uzak, yaygın bir toplumsal söylemden baĢka bir Ģey olmadığı mesajını vermek istediği anlaĢılır. Dr. Rieux olaya daha temkinli yaklaĢmaya çalıĢır. Hafızasını toplar, tarihin gördüğü otuz kadar büyük salgının, yaklaĢık yüz milyon kiĢinin ölümüyle sonuçlandığını düĢünür. (Camus, 2013: 32) Ġnsanların geçmiĢteki felaketlerin belgeleri dururken nasıl kayıtsız olabildiklerini sorgular. "Veba kelimesi artık ağızdan ağıza dolaĢıyordu. Yapılması gereken durumu kabullenmek ve uygun önlemleri almaktı. Eğer durursa her Ģey yoluna girecek, tersi durumda ise önceden önlem alma olanağı bulunmuyorsa, onun ne olduğu öğrenilecekti." (Camus, 2013: 34) ifadesi bu acziyetin boyutunun göstergesidir. "Ġnsan ölümlerinin baĢladığı ilk 48 saatte 11 ölüm vakası" vardır. (Camus, 2013: 36) Ertesi gün Dr. Rieux'un ısrarıyla kente bir Sağlık Kurulu çağrılır. Hekimler Odası BaĢkanı Dr. Richard: "Halkın endiĢelendiği doğru. Üstelik dedikodular da her Ģeyi abartır. Vali Bey, eğer istiyorsanız bu iĢi sessizce yapalım dedi. Zaten bunun yanlıĢ alarm olduğuna inanıyor." (Camus, 2013: 40) diyerek, yetkililerin hala halkı korkutup galeyana getirmemek için son derece tedbirli davrandıklarını belirtir. Ancak Dr. Rieux ve Dr. Castel kendi aralarındaki konuĢmalarında salgını önlemek için bir serum (aĢı) dan bahsetmeye baĢlarlar. Bu durumda ikisi de olayın vahametinin farkındadır ancak herhangi bir resmi söylem olmadan bu gerçeği dile getirmenin doğuracağı olumsuz sonuçlardan korkuyorlar denilebilir. Sağlık Kurulu'nun bu aĢamada yaptığı Ģey; hangi önlemlerin alınması gerektiğinin uygun olacağı kararını alması olur. (Camus, 2013: 40) Kurul toplantısında yaĢlı Doktor Castel, bunun veba olduğunu çok iyi bildiğini ancak bunu resmi olarak tanımanın acımasız önlemler almayı zorunlu kılacağını belirtir. (Camus, 2013: 40) Aslında resmi makamlar da dahil herkes, durumu çok iyi bilmektedir ancak "bunu resmi olarak tanımanın acımasız önlemler almayı zorunlu kılacağı" gerçeği, yetkililerin ya da kurumların karar mekanizmalarını durdurma noktasında yavaĢlatmaktadır. Bu aĢamada Covid-19 salgını sürecinde bazı ülkelerde hem "önceden gereksiz malumat" veren hem de karar vermede yavaĢ davrandığı için "günah keçisi" ilan edilen birçok yetkilinin istifa etmek zorunda kaldığını ya da görevinden el çektirildiğini hatırlayalım. Tam da bu aĢamada muhtemelen zaman kazanmak adına "genetiği değiĢtirilmiĢ virüs" söyleminin devreye girdiğini görürüz. Dr. Rieux'un ifadesiyle: "Tam olarak bir Ģey söylemek gerekirse, mikrobun bazı özgül değiĢimlerinin geleneksel tanıma uymadığını söylemek gerekir..." (Camus, 2013: 41) Covid-19 salgını sürecinde çok sık duyduğumuz bu "tıpkı" ifadeyi Ģu Ģekilde yorumlamak mümkündür. Evet, insanları öldüren bir salgın var ancak bu önceki salgınlara benzemiyor. Bazı önlemler alınıyor, herkes üzerine düĢen görevi yapmaya çalıĢıyor ama virüs değiĢime uğradığı için alınacak önlemlerin süresi de uzuyor. ĠĢin aslı ise romanda da ifade edildiği gibi bu noktada vebanın resmen tanınması için hem kuruldaki doktorların hem de valinin, sorumluluğu bir diğerine yüklemeye çalıĢması ve hiçbirinin sorumluluk almak istememesidir. Sorumluluk bilinci ve hizmet aĢkıyla çalıĢan Dr. Rieux gibi bazı sağduyulu uzmanların yoğun çabaları neticesinde artık durumu kabullenip bir Ģeyler yapmak gerektiği sonucuna varılır. Dr. Rieux'un, kurulda söylediği: "Bir virüs üç gün içinde bir dalağı büyütebiliyor, bağırsak boğumlarını bir portakal büyüklüğüne ve lapa kıvamına dönüĢtürebiliyorsa hiç tereddüte yol açmaz. Hastalığın yayılması durdurulmazsa iki ay dolmadan kentin yarısını öldürebilir. Önemli olan bunun adının ne olduğu değil, kentin yarısının öldürmesine engel olmanız." (Camus, 2013: 41) cümleleri etkili olur. Dr. Richard ise hiç bir Ģeyin kötü yanını görmemek gerektiğini, zaten salgının da kanıtlanmadığını söylemektedir. Gerekçesi ise kendi hastalarının yakınlarının hala sağlıklı olmasıdır. Dr. Rieux: "Elbette salgın kesin değil yoksa sonsuza doğru matematiksel artıĢ ve yıldırım hızını andıran bir nüfus azalması olurdu. Söz konusu olan, önlem almak." (Camus, 2013: 41) diyerek Sağlık Kurulu'nu ve valiyi ikna etmeyi baĢarır. Toplantının ertesi günü valilik, kentin bazı noktalarına bilgilendirici broĢürler astırır. Anlatıcıya göre bu durum yöneticilerin vaziyeti tam olarak değerlendirmeden, halkı telaĢlandırmama gayretiyle alelacele yapılan bir giriĢimdir. ĠĢin ciddiyetinden ve alınması gereken ciddi tedbirlerden çok uzaktır. "Ġlanda, henüz bulaĢıcı olup olmadığı bilinmeyen birkaç tehlikeli ateĢ vakasının Oran kentinde görüldüğü belirtiliyordu. Duyuruda ayrıca kanalizasyonlara zehirli gaz vererek farelerle mücadele, su dağıtım Ģebekelerinde sıkı denetim gibi genel önlemlerle üst düzey kiĢisel temizlik tavsiye ediliyor ve bitli olanlar belediye dispanserlerinde davet ediliyordu. Virüslü hastaların özel odalarda tecrit edileceği ve hasta yakınlarının buna uymak zorunda olduğu, sağlık konusunda herkesin üst düzeyde bireysel çaba göstermesi tavsiye ediliyordu." (Camus, 2013: 43) Dr. Rieux bir yandan resmi makamlarla alınması gereken önlemler konusunda mücadele verirken diğer taraftan hastaları iyileĢtirmeye yönelik çözümler üzerinde çalıĢmaktadır. Dr. Castel'le, serumun iĢe yarayıp yaramayacağı konusundaki bir konuĢmalarında Dr. Castel: "Bu hayvanların hep değiĢik bir havası var gibidir ama temelde aynı Ģeydir." deyince Dr. Rieux: "Bunu varsayıyorsunuz en azından. Aslında bu konuda hiçbir Ģey bilmiyoruz." der. Dr. Castel: "Tabii ki varsayıyorum ama herkes aynı durumda." (Camus, 2013: 46) diye cevap verir. Dr. Castel'in bu ifadesi de, salgın karĢısında insanların ne kadar savunmasız ve bilgisiz olduğunu gösterir niteliktedir.

Anahtar Kelimeler :

Paylaş


Yorum Sayısı : 0