Prof.Dr. Soner DUMAN 2024-01-31


Bugün ikindi sonrasında bir köy mezarlığının yanından geçiyordum. Uzun ağaçların kapladığı mezarlıkta derin bir sessizlik hâkimdi. Bir an, dıştan bu kadar sessiz duran mezarlığın öbür tarafında neler olduğunu düşündüm.

Acaba buraya bugüne kadar kaç kişi gömülmüştü? Hepsi bu dünyadan iman ile göçebilme bahtiyarlığına erişebilmiş miydi? Bunların içinde doğrudan cennete gidebilmeyi hak etmiş bir bahtiyar var mıydı?

Sonra şöyle bir düşünce aklıma geldi: Şu an bu mezarlıkta yatanlarla görüşme imkânımız olsa bize acaba ne söylerlerdi? Muhtemelen şöyle derlerdi:

"Keşke bir fırsatımız daha olsaydı dünyaya geri dönseydik. Bizim şimdi fırsatımız yok ama sizin var. Biz toprağın altındayız ama siz hâlâ üstündesiniz. Her bir saniyenizin kıymetini bilin, asla boşa geçirmeyin."

Bu mezarlıktakiler içinde ibadetlerini tam ve düzenli yapmayan bir ölü dirilse muhtemelen şöyle derdi:

"Keşke bir fırsatım daha olsaydı. O zaman hiçbir namazımı kaçırmazdım. Havalar ne kadar sıcak olsa ve zorlansam da orucumu asla bırakmazdım. Malımın zekâtını kuruşu kuruşuna verirdim."

Ömrünü içki, kumar, zina, yalan, dedikodu gibi haram olan işlerle ve sözlerle geçiren biri ile konuşabilsek muhtemelen şöyle derdi:

"Bir fırsatım daha olsaydı asla ama asla haramlara bulaşmazdım. Ateşten kaçar gibi her türlü günahtan kaçardım. Günah işlenen ortamlara adımımı atmaz, beni günaha sevk edecek arkadaşlar edinmezdim."

Kul hakkı yiyen, ana-baba, çoluk-çocuk, eş-dost gibi yakınlarına kötü davranan, işçisine iyi davranmayan, parasını tam ödemeyen, işyerinde düzgün çalışmayıp işini savsaklayan kişiler muhtemelen şöyle derdi:

"Eğer bir fırsatım daha olsaydı kimsenin hakkını yemez, herkesle iyi geçinmeye bakardım. Anne-babama asla 'öf' bile demezdim. Çoluk-çocuğumla iyi geçinir, onlara İslam'ı daha küçük yaştan itibaren öğretir, dinî eğitimlerine dikkat ederdim. Konu-komşuyla iyi geçinir, akrabalarımı arayıp sorardım."

Bu mezarlıktakiler içinde Allah'a karşı görevlerini yerine getiren, insanlarla da iyi geçinen sâlih bir kulla karşılaşsaydık muhtemelen o da şöyle derdi:

"Ben çok şükür kötü bir durumla karşılaşmadım ama şimdiki aklım olsa ve bana bir fırsat daha verilseydi çok çok daha fazla gayret gösterirdim. Hayatımın bir anını bile boşa geçirmezdim. Nafilelere önem verir, Kur'an'ı çok daha fazla okur, İslam'ı daha yakından öğrenmeye, hayatımın her anını dolu dolu geçirmeye gayret ederdim."

Evet... Bir köy mezarlığı bana bunları düşündürdü. Bu insanlar da bir zamanlar bizim gibiydi. Her birinin kendine göre sorunları, meşguliyetleri, işleri vardı. Hepsi bir koşturmaca içindeydi. Ama bunların bir bölümü günlerden bir gün güneşin doğuşunu göremedi, bir kısmı da batışını. Kimi bir gece vakti, kimi gündüzün ortasında imtihanını tamamladı. Kimi beyin kanaması, kimi kanser, kimi kalp krizi, kimi trafik kazası, kimi organ yetmezliğinden bu dünyaya veda etti.

Hayal dünyası beni bambaşka dünyalara ve düşüncelere götürdü.

Rabbimizden niyazımız, "keşke dünyaya dönebilsem" temennisinde bulunmaya gerek olmaksızın, yapmamız gereken her şeyi ne kadar mümkün olursa hayatta iken yapabilmek ve son nefeste Rabbimizin şu nidasıyla imtihanımızı tamamlamaktır:

"Ey mutmain olmuş olan nefis! Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl, Ve cennetime gir." (el-Fecr 89/27-30)

(Soner Duman/17.Muharrem.1445/04.Ağustos.2023/Cuma)

Anahtar Kelimeler :

Paylaş


Yorum Sayısı : 0