Prof.Dr. Soner DUMAN 2024-01-31


İnsanın basiretini yok eden, gaflete düşüren hususlardan birisi de duygu körelmesidir. Duygu körelmesi zaman içinde kişinin dinî görevlerini aksatmasına, daha önce yaptığı farzları terk etmesine, daha önce uzak durduğu haramları işlemesine kadar giden bir sürece dönüşebilir.

Duygu körelmesi ile kişinin bir konuda sevinç, nefret, kızgınlık, hoşnutluk gibi duygularını ortaya koyma konusunda başlangıçtaki canlılığını yitirmesini kastediyorum.

Mesela güneşin doğuşunu ve batışını, engin bir denizi, yemyeşil ormanları, yeni doğmuş bir bebeği, bir cenazeyi gören kimseleri düşünün. Bu kimseler eğer duygu körelmesine uğramamışlarsa bu olaylar karşısında sevinç, hüzün, hayranlık gibi duygularını gizleyemeyeceklerdir. Dahası bu duygularına bazen göz yaşları, bazen dualar, bazen kahkahalar eşlik edecektir.

Rabbimiz bizleri nasıl ki el, ayak, göz, kulak gibi organlarla donattıysa aynı şekilde sevgi-nefret, kızgınlık-hoşnutluk, şaşkınlık, hayranlık gibi duygularla da donatmıştır. Sonra da hayat olaylarının her biri karşısında bu duyguları nasıl ve ne kadar göstereceğimizi de ortaya koymuştur. Allah Resûlü (s.a.v.), mümin bir insanın hayat olayları karşısında nasıl duygusal tepkiler otaya koyması gerektiğini en güzel bir şekilde örneklendirmiştir.

Şimdi düşünün.... Oğlu İbrahim vefat ettiğinde gözünden yaşlar süzülürken, "sen de mi ağlıyorsun ey Allah'ın resûlü?" diye soran sahabîsine "göz yaşarır, kalp hüzünlenir ama biz Rabbimizi razı edecek sözden başkasını söylemeyiz" buyurmak suretiyle bir yandan hüzün duygusu diğer yandan da Allah'tan razı olma duygusunu nasıl aynı anda birleştirilebileceğinin örneğini sunmuştur.

Günümüzde yaşadığımız hayat bizim yalnızca inançlarımızı, ahlakımızı, düşüncelerimizi bozmakla kalmadı, aynı zamanda duygu dünyamız da bozuldu. Artık sevinç ve hüzünlerimizin, sevgi ve nefretlerimizin, kırgınlık ve kızgınlıklarımızın belirleyeni Rabbimizin ölçüleri değil kendi arzularımız haline geldi.

Dahası zaman içinde bir şeyi çokça yapmaktan kaynaklanan alışkanlık duygusu, bazı şeylere eski heyecanla sarılma ve devam etmeyi örseledi. Yeni namaza başlayan kişinin coşkun hali, tesettüre ilişkin ölçülere yeni dikkat etmeye başlayan bir bayanın hissettiği huzur ve sekînet hali nasıl da coşkun olur değil mi? Ama zaman geçtikçe, günler birbirini kovaladıkça eğer duygu körelmesi söz konusu olmuşsa bunlar eski heyecanı vermez olur. Başlanan namazlar terk edilir, tesettüre veda edilir.

Öyleyse duygu körelmesine uğramamak, duygularımızı diri ve zinde tutmak, hep aynı heyecan ve coşkuyu hissetmek için ne yapmalı?

Şunlar ilk başta akla gelenler:

1) Allah'ın kitabından her gün bir miktar okumalı.

2) Peygamberimizin sabah ve akşam okuduğu dua ve zikirlere devam etmeli.

3) Allah Resûlü'nün (s.a.v.) ashabının hayatlarını okumalı, incelemeli.

4) Bize sürekli dünyayı değil âhireti hatırlatacak kimselerle dost olmalı.

5) Her gün tevbe ve istiğfarda bulunmalı.

6) Göz, kulak gibi azalarımızı haramlara karşı kapatmalı.

7) Ağızların tadını bozan ölümü çokça hatırlamalı.

8 ) Toplumda zayıf, kimsesiz, çaresiz kimselerle ilgilenmeli. Onları araştırmalı, ihtiyaçlarını karşılamak için gayret etmeli.

Rabbimiz iman ve teslimiyet konusunda hep aynı coşku ile hareket etmeyi bizlere nasip eylesin. Dine karşı bağlılığımızı, arzumuzu ve coşkumuzu gelip geçici bir heves haline getirmekten muhafaza eylesin.

(Soner Duman/19.Muharrrem.1445/07.Ağustos.2023/Pazartesi)

Anahtar Kelimeler :

Paylaş


Yorum Sayısı : 0