Prof.Dr. Soner DUMAN 2024-01-31


Ya senin imtihanın daha başlamadıysa?

Rabbimiz hayatı ve ölümü, hangimizin "daha güzel" işler yapacağını ortaya çıkarmak için bir imtihan olarak yaratmıştır. (Mülk 2). Bu imtihanda bizleri kimi zaman şer ile kimi zaman da hayır ile sınayacağını belirtmiştir. (Enbiyâ 35). Sınanmayan hiçbir insan yoktur. Kimi zaman varlıkla kimi zaman darlıkla, kimi zaman şerle kimi zaman hayırla. İnsanlık tarihi boyunca insanlar canıyla, malıyla, çoluk-çocuğuyla, sağlığıyla, makam mevkisiyle, ırz ve iffetiyle sınanmış ve sınanmaya da devam edecek.

Kimilerimiz imtihanlarını başarılı bir şekilde atlatırken kimilerimiz ise başarısız olabiliyor, tökezleyebiliyor, sürçmeler, gelgitler yaşayabiliyor.

Diyelim ki mümin bir kardeşimiz var. Bu kardeşimiz bazı imtihanlarında tökezlemeler yaşıyor. Ailesinde, ibadet hayatında, yaşantısında dıştan bakıldığında sorunlu görünen noktalar oluyor.

Böyle birine karşı şuurlu bir müminin tavrı ne olmalı?

Şuurlu bir mümin, imtihanında yara alan, tökezleyen bir kardeşini gördüğünde her şeyden önce onun adına üzülür. Bu, Allah Resûlü'nün (s.a.v.) en büyük özelliğiydi. Rabbimiz ondan bahsederken şöyle buyurmuştur:

"Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir." (Tevbe 9/128)

Sadece üzülmek yetmez. Bunun yanında bu kardeşimizi söz konusu durumdan kurtarmak için üzerimize bir şey düşüyorsa onu da yapmak gerekir. Şayet yaptığı şey günah olan bir şey ise onu toplum içinde kınayıp eleştirmeden özel olarak uyarmak en doğrusudur. Uyarmanın kâr etmemesi durumunda onun ıslah olması için dua etmek de gerekir.

Bu kardeşimiz eğer kötülükler yapıyor, başkalarına haksızlıklar yapıyorsa mümin kardeşliği onun bu haksızlıklarını engellemek suretiyle ona yardım etmeyi gerektirir. Allah Resûlü (s.a.v.) bir gün ashabına "kardeşin zâlim de olsa mazlum da olsa ona yardım et" buyurdu. Sahabe "mazlum olduğunda yardım etmeyi anladık da zalim olduğunda nasıl yardım edeceğiz?" diye sordular. Peygamberimiz de "onun zulüm işlemesine engel olarak" buyurdu. (Buhârî, İkrah, 7; Tirmizî, Fiten, 68).

Bir başka hadiste de Allah Resûlü, bir kötülük gören müminin onu eliyle önlemeye çalışmasını, bunu yapamazsa diliyle önlemeye çalışmasını, bunu da yapamadığı taktirde kalben buğzetmesi gerektiğini bildirir. (Müslim, İman, 49)

Burada "kalben buğzetmek" ifadesi aklımıza takılabilir. Bununla zinhar "günah işleyen kişiden nefret etmek" kastedilmiyor! Bununla, "o günahın işlenmesine kalbiyle karşı çıkmak", "Allah'ın kurallarının çiğnenmesine razı olmamak" kastediliyor.

Bu konuda yapılabilecek en kötü şey, kardeşimizi toplum içinde karalamak, küçük düşürmek, rencide etmektir. Özellikle de aralarında kıskançlık, çekememezlik, husumet olan kimselerden biri yanlış bir şey yaptığında diğeri için gün doğar. Bunu fırsat bilerek hemen toplum içinde o şahsı eleştirmeye, yargılamaya başlar. "Zaten böyle olacağı belliydi", "ben dememiş miydim?", "daha kim bilir ne yamukları vardır."

Böyle yaparak ondan öcünü aldığını düşünür. Hatta içten içe "inşaallah böyle rezilce hareketlerine devam eder de iyice ne mal olduğu ortaya çıkar" diyerek onun günahlarına devam etmesini temenni eder. Dine aykırı bir şeye kalben buğzetmeyi "imanın en zayıf noktası" diye tanımlayan Allah Resûlü'nü duymamış gibi, dine aykırı bir şeyi başkası için temenni bile eder!

İşte burası en tehlikeli noktadır. Bir mümin, başka bir müminin yaptığı yanlış sebebiyle onu düzeltmeye çalışmak, ıslahı için gayret göstermek yerine karalamak, yaftalamak, toplum içinde rezil etmek yolunu denemeye başlarsa çok kötü bir yola girmiş olur. Allah Resûlü (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

لاَ تُظْهِرِ الشَّمَاتَةَ لأَخِيكَ فَيَرْحَمَهُ اللَّهُ وَيَبْتَلِيكَ

"Kardeşine [yaptığı yanlış sebebiyle] açıktan eleştiri yöneltme. Allah ona merhamet eder de seni [o kınadığın şeyle] imtihan eder." (Tirmizî, Sıfatü'l-kıyame, 54).

Hiçbirimizin imtihanı bitmedi, hiçbirimiz cenneti garantilemedik. "Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez" (Lokman 34) buyurmuyor mu Rabbimiz?

Bugün başkasının çocuğunu eleştiriyorsun ya, yarın senin çocuğunun, torununun nasıl olacağını biliyor musun?

Bugün başkasının eşiyle, çocuklarıyla ilişkisini eleştiriyorsun ya, yarın senin durumunun ne olacağını biliyor musun?

Nereden bilebiliriz ki? "Secde et!" emri gelinceye kadar İblis de itaat etmiyor muydu?

Öyleyse Rabbimizden niyazımız hem kendimiz hem de tüm müminler için âfiyet dilemektir. Zira âfiyet; bedende sağlık, ruhta selamet, mal ve evlatta emniyet, yaşantıda istikamettir.

Rabbimiz cümlemizi âfiyetten ayırmasın. Başkalarının imtihanlarından kendisi için üstünlük payeleri çıkaranlardan eylemesin.

(Soner Duman/24.Muharrem.1445/11.Ağustos.2023/Cuma)

Anahtar Kelimeler :

Paylaş


Yorum Sayısı : 0