Prof.Dr. Soner DUMAN 2024-01-31


“NEFSİME AĞIR GELDİ, YAPAMADIM!”

Genellikle daha önce İslam’ın ölçülerine riayet etmeye çalışan ancak daha sonraları bu ölçülere eskisi gibi riayet edemeyen kimseler tarafından dile getirilen bir ifade bu. Bir tür yeni durumun meşrulaştırılması ya da en azından bir tür mazeret beyanı gibi bir ifade.

Bu kardeşlerimizi kınamak, eleştirmek, karalamak işin kolay yönü. Hiçbirimiz onların nasıl sosyolojik, psikolojik süreçler geçirdiğini bilmiyoruz. Dahası yarın kendimizin ve aile fertlerimizin nasıl bir tavır ve tutum içinde bulunacağını da bilmiyoruz. Bu hayatta hiçbir şeyin garantisi yok.

Bununla birlikte iman kardeşliği, bu konularda doğru bildiğimizi söylemeye engel teşkil etmez, aksine doğru bildiğimizi söylememizi ister.

Bu kardeşlerimize en başta şunu hatırlatmak gerekir:

Bağlı olduğumuz dinin adı olan İslam, “Allah’a teslim olmak” demek. Allah’a teslim olduktan sonra hayatına yön vermesi gereken şey artık senin nefsinin istekleri, arzuları, beklentileri değil Allah’ın emirleri ve yasakları olmalıdır.

Kâinatta her ne kötülük varsa bunların temelinde nefse uymak yok mu? Çünkü nefis, Hz. Yusuf’un da belirttiği gibi “şiddetle kötülüğü emreder (Yusuf 12/53).

İblis, Rabbimizin Hz. Âdem’e secde edilmesi yönündeki emrine niçin boyun eğmedi? Nefsine ağır geldiği için değil mi? Kendisini ateşten yaratıldığı için büyük görmesi onun Hz. Âdem’i kıskanmasına, Allah’ın emri karşısında kibirlenmesine yol açtı. Nefsine yediremedi ve emri terk etti.

Kur’an, geçmiş kavimlerin yoldan çıkmalarına sebep olan şeyin de "nefse uymak" olduğunu belirtiyor. Mesela tarih boyunca peygamberlere en çok karşı çıkan ve bir çok peygamberi öldüren İsrailoğulları hakkında bakın Rabbimiz ne diyor?

“Andolsun ki İsrailoğullarının sağlam sözünü aldık ve onlara peygamberler gönderdik. Ne zaman bir peygamber onlara nefislerinin arzu etmediğini (ilâhî hükümleri) getirdi ise bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler.” (el-Mâide 5/70).

İnsanın zaten yeryüzündeki imtihanı nefsine uyup uymama konusunda değil mi? Cennete zaten nefsinin isteklerine karşı çıkan, Rabbinin buyruklarına boyun eğenler gitmeyecek mi? Bakın Rabbimiz ne buyuruyor?

(41)

“Rabbinin makamından korkan ve nefsini kötü arzulardan uzaklaştırmış kimse var ya işte şüphesiz cennet (onun) yegâne barınağıdır.” (en-Nâziât 79/40-41).

Rabbimiz Kur’an’da, Rabbinin buyruklarına değil nefsinin arzularına uygun bir hayat yaşayanlar hakkında şöyle buyuruyor:

"[Nefsinin] arzularını ilah edinen ve Allah'ın bir bilgiye göre saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünün üstüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâla ibret almayacak mısınız?” (el-Câsiye 45/23).

Öyleyse bilmeli ki kurtuluş tam da nefsimizin arzularını bir kenara koyarak Rabbimizin bizim için koyduğu ölçülere riayet etmekten geçiyor. Dünya ve âhirette her türlü kötülük ise nefsimize uymaktan geliyor.

Rabbimiz nefislerimizi ve nesillerimizi kendisine teslim olan kullarından eylesin. Nefsimize uyarak kendisinin kurallarını uygulamaktan vazgeçen, geri duran kimselerden olmaktan muhafaza eylesin. Nefislerine yenilen kardeşlerimize gafletten uyanma, silkinme ve kendine gelmeyi nasip eylesin.

(Soner Duman/25.Muharrem.1445/12.Ağustos.2023/Cumartesi)

Anahtar Kelimeler :

Paylaş


Yorum Sayısı : 0