Prof.Dr. Soner DUMAN 2024-01-31


KISSADAN HİSSE

Arapça bir sitede bir hikâye gördüm. Bu hikâye ibret alınabilecek güzel unsurlar barındırdığı için önce kendi katkılarımla hikâyeyi aktarıp sonra ibretlere yer vermeye çalışacağım:

Hikâye şu:

Bir kadın, oğlunun namazlarını düzenli bir şekilde ve camide kılması için onu teşvik ediyor, bunun için Allah'ın vereceği ecirden söz ediyor, elinden gelen gayreti gösteriyordu. Ancak çocuk bir türlü annesinin istediğini yapmıyor, tembellik gösteriyordu.

Nihâyet gün oldu çocuk otuz yaşına geldi ve evlendi. Evliliğin üzerinden bir ay bile geçmeden bu şahıs, eşinin de teşvikiyle namazlarını düzenli olarak camide kılmaya başladı.

Çocuğunun namazlarını camide düzenli olarak kıldığını gören annesi gelinine şöyle dedi: "Seni tebrik ederim. Benim otuz yıldır başaramadığımı sen bir ayda başardın. Senin sayende oğlum artık namazlarını düzenli olarak camide kılıyor."

Yeni gelin, kadına şöyle dedi: "Anneciğim, taş ve hazinenin hikâyesini biliyor musun? Bir zamanlar bir mahallede yolun orta yerinde kocaman bir kaya dururmuş, gelip geçenleri rahatsız edermiş. O mahallede oturanlardan biri günün birinde "bu kayayı buradan kaldırıp insanları rahatlatacağım" demiş ve eline kazmasını alarak kayaya darbeler indirmeye başlamış. Kayaya doksan dokuz darbe indirdiği halde kaya kırılmamış. Adam yorulunca dinlenmek üzere oturmuş. O sırada oradan geçmekte olan biri adama; ver birkaç darbe de ben vurayım, diyerek elinden kazmayı almış. Bir darbe indirmiş ki kaya parçalanmış. Kayanın içinden hazine dolu bir küp çıkmış. Son darbeyi indiren adam "kaya benim darbemle parçalandı, bu küpün içindekiler tamamen bana aittir" demiş. İlk darbeleri vuran adam "benim de bu hazinede payım var" demiş. Sonunda mahkemeye gitmişler. Kadı olayı dinledikten sonra "bu hazinenin yüzde doksan dokuzu, kayaya doksan dokuz darbe indiren ilk şahsa aittir, yüzde biri de son darbeyi indiren şahsa aittir" demiş. Son darbeyi indiren şahıs "ama kayayı ben kırdım, ben olmasam kırılmayacaktı" deyince hâkim ona "diğer şahıs doksan dokuz darbe vurmasaydı o kaya senin bir darbenle kırılacak mıydı?" demiş.

Gelin bu hikâyeyi kaynanasına anlattıktan sonra: şöyle demiş: "Anneciğim, ben işte o son darbeyi indiren kişiyim. Hazineyi ben buldum ama senin doksan dokuz darben olmasa bu kaya kırılmazdı. Senin otuz yıllık emek ve ısrarın olmasaydı benim otuz günlük söylememle oğlun namaza başlamazdı."

Benim bu hikâyeden çıkardığım ibretli sonuçlar ise şunlar:

1. Emek vermeksizin hiçbir şey olmuyor. Bizim "bir anda oldu" dediğimiz şeylerin ardında kim bilir görünmeyen ne emek ve gayretler vardır.

2. Çabalarımızın sonuçlarını hemen alamayabiliriz. Bizim başlattığımız bir teşebbüs başkalarının katkılarıyla sonuçlanabilir. Onlar bizim emek ve gayretlerimizin farkında olmasalar da Allah bunları bilir. Hiçbir şey boşa gitmez. Şadırvanlardaki musluklardan akan damlaların yıllar içinde mermerleri oyması gibi bizim emeklerimiz de sonradan etkisini gösterebilir.

3. Bizler iyi bildiğimiz şeyleri yapmaktan, söylemekten, teşvik etmekten asla vazgeçmemeliyiz. Karşı tarafın bundan etkilenmiyor gibi görünmesi bizi aldatmamalıdır.

4. Bir konuda bizim teşebbüslerimiz sonucunda bir başarı gerçekleştiğinde bu başarının gerisinde bizim dışımızda başka emek sahiplerinin olabileceğini asla unutmamalı, bütün başarıyı kendimize yüklememeli, vefalı davranmalıyız.

5. Bizler bugün bir ağaçtan meyve toplayıp yiyorsak bu, dün o ağacı diken şahsın emekleri sayesindedir. Bugün bizim diktiğimiz ağaçların meyvelerini biz yiyemesek de bizim çocuklarımız ve başkaları mutlaka yiyecektir.

Rabbimiz hayırlar için emek sarfetmeyi, başkalarının gayret ve emeklerini takdir etmeyi bizlere nasip eylesin.

(Soner Duman/29.Muharrem.1445/16.Ağustos.2023/Çarşamba)

Anahtar Kelimeler :

Paylaş


Yorum Sayısı : 0