Prof.Dr. Soner DUMAN 2024-01-31
ALLAH BU BENZETME İLE NEYİ KASTETTİ?
Başlıkta yer alan sorunun hikâyesini kısaca şöyle özetleyelim:
Sonsuz ilim ve hikmet sahibi olan Allah Teâlâ, indirdiği son kitabını hem lafzı hem de anlamıyla bir mucize kılmıştır. Bu kitap karşısında insanlar iki gruba ayrılmıştır: Bir grup onun Allah tarafından Hz. Muhammed'e (s.a.v.) gönderilen Hak kitap olduğunu kabul ettiği halde bir grup bunu reddetmiştir.
Kur'an'ın Allah tarafından gönderildiğini reddedenler arasında Allah'ın varlığına inanmayan ateistler, Allah'ın herhangi bir peygamber veya kitap gönderdiğine inanmayan deistler yer aldığı gibi Hz. Muhammed'i (s.a.v.) peygamber olarak kabul etmeyen Yahudiler ve Hristiyanlar da yer almaktadır.
Rabbimiz insanlar için hidayet rehberi kıldığı kitabında insanlara hakikatleri anlatmak, onlara doğru yolu göstermek için onların günlük hayatlarında bildikleri, şahit oldukları varlıklar ve olaylar üzerinden açıklamalar yapıyordu. Kimi zaman bir benzetme yapıyor, kimi zaman örnek veriyor, kimi zaman onlara sorular soruyor, kimi zaman hayatları için hükümler koyuyordu.
Söz gelimi Rabbimiz inkâr edenlerin durumunu kendine ağ ören bir örümceğe benzetiyordu. Allah'ın kitaplarını okuyup bilgi sahibi olduğu halde o kitabın gereğini yapmayanları kitap yüklü merkebe benzetiyordu. Allah'tan başka varlıklara tapınanların taptığı varlıkların bir sinek bile yaratamayacağını söylüyordu.
Bütün bu âyetler geldikçe inkârcılar, Kur'an'ın Allah tarafından gönderilen bir kitap olmadığını, [onların deyimiyle -hâşâ-] "Muhammed'in kendi kafasından uydurduğu bir kitap" olduğu düşüncesini yaymaya çalışıyorlardı.
Gerekçeleri şuydu: "Bu kitap nasıl Allah'tan olabilir ki? İçinde sinekten, arıdan, örümcekten, eşekten söz ediliyor. Âlemlerin Rabbi olan Allah böyle basit, düşük, önemsiz şeylere hiç kitabında yer verir mi? Eğer bu kitap Allah tarafından gönderilmişse Allah bu benzetmelerle ne kastediyor?"
Oysa onlar şunu bilmiyorlardı: Bu âlemde atomdan galaksiye, sinekten balinaya, arıdan file kadar her ne varlık varsa hepsi mükemmel bir yaratılışa sahiptir. Nasıl ki Allah bunları yaratmakla şanından, yüceliğinden -hâşâ- bir şey kaybetmiyorsa gönderdiği kitabında bunlardan söz etmekle de yüceliğinden bir şey yitirmez. Bunlardan söz etmekten çekinmez, -hâşâ- bunda utanılacak bir şey söz konusu olmaz!
Allah'a ve O'nun elçisine iman eden müminler Kur'an'ın Allah tarafından gönderildiğine, içindeki her şeyin hak olduğuna inanmışlardı. Onlar biliyorlardı ki Allah hikmet sahibidir, asla boş söz söylemez, önemsiz bir şeyden bahsetmez. Şayet O'nun Kur'an'da yer verdiği şeyleri anlayabilirlerse ne âlâ, anlayamazlarsa bile bunu Kur'an'ın bir kusuru olarak görmezler, kusuru kendilerinden bilirler. Onlar, tıpkı melekler gibi şöyle derler:
"Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi bilen ve her işi hikmetli olan olan ancak sensin" (Bakara 32).
Günümüzde de bazı akl-ı evveller güya Kur'an'ın Allah'ın kitabı olmadığını, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) Allah'ın elçisi olmadığını ispat etmek üzere sözüm ona Kur'an'da, peygamberde açık arama (!) peşinde koşuyorlar.
"Eğer Kur'an Allah'ın kitabı ise şu hüküm Kur'an'da niye var? Allah'ın -hâşâ- başka işi yok muydu, niçin böyle bir hüküm gönderdi? Şu örnek ne kadar saçma..."
İman edenler ise kendi kitaplarındaki her hükmün hak olduğunu biliyorlar, "işittik ve itaat ettik" diyorlar, "hepsi Rabbimizdendir, Rabbimiz ne demişse doğrudur" diyorlar. Birileri itiraz etti diye kendi kitaplarından şüphe duymuyorlar. İslam'da yer alan hükümlerden dolayı utanma gibi bir komplekse kapılmıyorlar. İslam'ı ve Kur'an'ı birilerine beğendirmek için olmadık yorumlara sapmıyorlar.
Allah dileseydi Kur'an'da bu tür örnekler koymazdı. Ancak Rabbimiz bunun da bir imtihan olmasını istiyor. Böylelikle çok kişi Kur'an'ı inkâr ederek dalalete düşecek, çok kişi de Kur'an'ın Allah'ın kitabı olduğunu kabul ederek hidayete nail olacak. Ancak işin sonunda Rabbimiz, kitabına yerleştirdiği bu âyetlerle yalnızca yoldan çıkmış olan veya çıkma istidadında olanları saptırıyor. Hak yolda yürümek isteyenler asla Kur'an'dan sapmıyorlar.
Evet... Bütün bu hususlar işte şu âyette yer alıyor:
"Şüphesiz Allah (hakkı açıklamak için) sivrisinek ve onun da ötesinde bir varlığı misal getirmekten çekinmez. İman etmişlere gelince, onlar böyle misallerin Rablerinden gelen hak ve gerçek olduğunu bilirler. Kâfir olanlara gelince: Allah böyle misal vermekle ne murat eder? derler. Allah onunla birçok kimseyi saptırır, birçoklarını da doğru yola yöneltir. Verdiği misallerle Allah ancak fâsıkları saptırır (çünkü bunlar birer imtihandır)." (el-Bakara 2/26)
Rabbimiz bizleri Kur'an'ın hak olduğuna iman eden ve bir ömür boyu onunla hidâyet bulanlardan eylesin.
(Soner Duman/11.Safer.1445/27.Ağustos.2023/Pazar)
Yorum Sayısı : 0