Prof.Dr. Soner DUMAN 2024-01-31


Allah'ın, kulunu bazı şeylerden mahrum bırakarak ona yaptığı iyilik, ona bazı şeyleri vererek yaptığı iyilikten az değildir.

İnsanların çoğu, "nimet" deyince yalnızca Allah'ın verdiği nimetleri anlarlar. Allah'ı daha yakından tanıyan kimseler ise "nimet" deyince O'nun vermediği şeyleri de düşünürler.

Kim bilir Allah, başkalarına verdiği bazı şeylerden bizi mahrum ederek bizlere ne büyük nimetler bahşetmektedir de haberimiz yok!

Öyleyse Rabbimizin "Ey iman edenler! Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın" (Ahzâb 33/9) âyetini okuduğumuzda yalnızca Allah'ın bize verdiği şeyleri değil, vermeyerek yaptığı iyilikleri de düşünelim.

Kur'an kıssalarından bir örnekle konuyu pekiştirelim:

Karun, Hz. Musa'nın kavminden idi. Kendisine öyle büyük hazineler verilmişti ki... Hazinelerinin bırakın kendisini anahtarlarını bile güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşıyordu. Bir gün bütün ihtişamıyla halkının karşısına çıktığında gözü dünyaya dikilmiş olanlar "bu Karun ne kadar da şanslı, keşke ona verilenlerin benzeri bize de verilseydi" dediler. İlim sahipleri bunu işitince "yazık size yazık! Allah'ın sevabı bundan daha hayırlıdır." dediler. Sonradan Karun hazineleriyle birlikte yerin dibine batırılınca daha dün onun yerinde olmak isteyenler şöyle demeye başladılar: "Vay be, demek ki Allah rızkı [sadece sevdiklerine değil, imtihan olmak üzere] dilediğine bol dilediğine az veriyormuş. Eğer Allah, [Karun'a verdiği hazinelerden bizi mahrum bırakmak suretiyle] bize lütufta bulunmuş olmasaydı, şimdi bizi de yerin dibine geçirecekti." (Kasas 28/79-82)

Demek ki neymiş? Allah, vermeyerek de lütufta bulunuyormuş.

Bu lütfu görenlere ne mutlu! Nimeti yalnızca verilenlerle sınırlı görenlere ne yazık.

Rabbimiz, üzerimizdeki nimetlerin farkına varıp şükretmeyi bizlere nasip eylesin.

(Soner Duman/23.Safer.1445/8.Eylül.2023/Cuma)

Anahtar Kelimeler :

Paylaş


Yorum Sayısı : 0