Prof.Dr. Soner DUMAN 2024-01-31


Bu cümleye dikkat kesilin:

"Dünya hayatı iki ölüm arasında bir hayat, iki zayıflık arasında bir kuvvetten ibarettir."

Bu cümleyi şu iki âyetten çıkardım:

Birinci âyet:

"Siz ölü iken sizi dirilten (dünyaya getirip hayat veren) Allah'ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizi öldürecek, tekrar sizi diriltecek ve sonunda O'na döndürüleceksiniz." (el-Bakara 2/28)

Bu âyette Rabbimiz şu mesajı veriyor:

Ey insanlar! Sizler bir zamanlar hiç yok idiniz. Adınız, sanınız bilinmezdi. Sizin varlık sahasına gelip gelmeyeceğinizi de Allah'tan başka kimse bilmiyordu. Atanız Hz. Âdem yaratılmadan önce öyle uzun zamanlar geçti ki o zaman insanın adı bile anılır değildi. Sonra Hz. Âdem ve Havva yaratıldı. İnsanlık bu ikisinden türedi. Bunu her bir insan teki için de düşünebiliriz. Şimdi siz düşünün. Doğmadan bir sene önce sizin adınız, sanınız var mıydı? Sizin doğacağınız biliniyor muydu? Siz yoktunuz, bir tür ölü idiniz. Allah sizi yaratıp size hayat verdi. Sonra tekrar öleceksiniz. Böylece bu dünya hayatınız öncesinde bir ölüm (yani yokluk), bu dünya hayatınız sonrasında da bir ölüm sizi bekliyor. Demek ki iki ölüm arasında kısa bir hayattan ibaretsiniz. Sonra tekrar diriltilip Allah'ın huzuruna gönderileceksiniz.

İki ölüm arasına sığan şu kısacık hayat, bir parantez içindeki doğum ve ölüm tarihlerimizin arasındaki kısa çizgiden ibarettir. Her şey o çizgide saklı...

İkinci âyet ise şu:

"Sizi güçsüz yaratan, sonra güçsüzlügün ardından kuvvet veren ve sonra kuvvetin ardından güçsüzlük ve ihtiyarlık veren, Allah'tır. O, dilediğini yaratır. O, hakkıyla bilendir, üstün kudret sahibidir." (er-Rûm 30/54).

Doğduğumuzda güçsüzdük. Gözümüz tam görmüyor, kulağımız her sesi işitmiyor, aklımız hiçbir şeye ermiyordu. Yürüyemiyorduk, oturamıyorduk, elimizi, ayağımızı doğru düzgün kullanamıyorduk. Sağımızdan solumuza bile dönemiyorduk.

Sonra Allah bize güç ve kuvvet verdi. Gözümüz görmeye, kulağımız duymaya, aklımız ermeye başladı. Kendi işlerimizi kendimiz görüyorduk. Yürüyor, konuşuyor, koşuyor, alıyor, veriyor, çalışıyorduk.

Sonra gün oldu, devran döndü, zaman geçti... Kara saçlarımıza aklar dolmaya, baştaki saçlar, ağızdaki dişler dökülmeye başladı. Gözler gözlüklendi, kulaklar kulaklıklandı... Gören gözler yine görmez, duyan kulaklar yine duymaz, çalışan akıllar bilemez, hatırlayamaz hale gelmeye başladı...

Peki Rabbimiz bize bunları niye haber veriyor?

Kendi aczimizde O'nun kudretini bilelim diye...

İki ölüm arasındaki hayatımızı, iki zaaf arasındaki kuvvetimizi bir şey sanarak kibirlenmeyelim, Allah'a kafa tutmayalım diye...

Geldiğimiz bu dünyadan bir gün göçüp gideceğimizi göz önünde bulunduralım diye...

Hayatın asıl amacını unutmayalım, dünyaya dalmayalım, şeytana kanmayalım diye....

Rabbimiz iki ölüm arasındaki hayatımızı ebedi hayatı kazanmaya vasıta kılsın. İki zaaf arasındaki kuvvetimizi, kendisinin rızasına uygun kullanmayı bizlere nasip eylesin.

(Soner Duman/26.Safer.1445/11.Eylül.2023/Pazartesi)

Anahtar Kelimeler :

Paylaş


Yorum Sayısı : 0