Prof.Dr. Soner DUMAN 2024-01-31
Şöyle bir gerçek var:
Mutluluğu Allah'ın sana senin istediğin şeyi vermesine bağlarsan onu vermedikçe mutlu olamazsın. Hem verdiğinde de mutlu olup olamayacağını bilemezsin. Oysa mutluluğu Allah'ın verdiğine ve vermediğine razı olmaya bağlarsan Allah seni verdiğiyle de vermediğiyle de mutlu kılar.
Şimdi bunu bir örnek üzerinde netleştirelim:
Allah Resûlü (s.a.v.) zekât memurlarını etrafa görevli olarak gönderirdi. Bu memurlar gittikleri yerlerde insanların zekâtlarını toplayarak ilk olarak o bölgelerdeki fakirlere dağıtırlardı. Şayet mal fazlası olursa bu defa bu malları Medine'ye getirirler, peygamberimiz de onu zekâtta hak sahibi olan kimselere uygun bir biçimde dağıtırdı. Münafıklar özellikle bu mal dağıtımı esnasında çok hassas olurlardı. Kendilerine herhangi bir şey verilirse memnun olup sevinirler, kendilerine verilmezse bu defa öfkelenirler, Allah Resûlü'nün -hâşâ- adaletsizlik yaptığını, taraf tuttuğunu ima ederlerdi. Oysa samimi müminler peygamberimizin taksimini hiçbir itiraz ortaya koymaksızın kabul ederlerdi. Peygamberimiz tarafından kendilerine bir şey verilse de verilmese de razı olurlardı. Allah Resûlü'ne veya dine karşı bir öfke durmak şöyle dursun, tam bir rıza hali ile "bugün vermediyse yarın verir, hiç vermese de olur, Rabbimiz nasıl uygun görürse, O'nun elçisi nasıl dilerse biz ona razıyız" derlerdi.
Bu gerçek âyetlerde şöyle anlatılmıştır:
"Onlardan [münafıklardan] sadakaların [zekâtların] (taksimi) hususunda seni eleştirenler vardır. Sadakalardan onlara da (bir pay) verilirse razı olurlar, şayet onlara sadakalardan verilmezse hemen kızarlar. Eğer onlar Allah ve Resûlünün kendilerine verdiğine razı olup, "Allah bize yeter, yakında bize Allah da lütfundan verecek, Resûlü de. Biz yalnız Allah'a rağbet edenleriz" deselerdi (daha iyi olurdu)." (et-Tevbe 9/58-59)
Bu âyet doğrultusunda kendimize dönüp bakalım:
Bizler de Rabbimizden istediklerimizi dualarımızla dile getiriyoruz. Burada şu hususu göz önünde bulundurmalıyız: Mutluluğumuzu, Allah'tan istediklerimizin bize aynen verilmesine bağlı kılmak iki sebeple doğru değildir:
1) İstediğimiz şey bize verilmediği sürece mutlu olamayız. Hatta şeytanın vesvesesi ile içten içe istediklerimizi vermediği için Rabbimize karşı sabırsızlık ve saygısızlık durumu söz konusu olabilir. Hatta kimi durumlarda -Allah muhafaza- sırf istediği olmadı diye Allah'a öfkelenen, O'nunla irtibatı koparan kimseler söz konusu olabilir.
2) İstediğimiz şeyin bizi mutlu kılacağını kesin olarak bilemeyiz. Belki de istediğimiz şey hayır görünümünde bir şer olabilir. Ya da hayır olsa bile biz onu kendi kötü davranışımız sebebiyle hakkımızda şerre dönüştürebiliriz.
Öyleyse yapmamız gereken, Rabbimiz her ne verirse ya da her neyi vermezse buna razı olmaktır. Böyle yapınca her halimizden memnun oluruz. Bize "nasılsın?" diye sorulduğunda içimiz burkularak, yazıklanarak "eh işte" modunda bir "elhamdülillah" çekmek yerine mütebessim bir çehre, rahat bir gönülle "çok şükür elhamdülillah" deriz.
Rabbimiz bizleri kendisinden razı olan kullarından eylesin.
(SSoner Duman21.Rebîülevvel.1445/06.Ekim.2023/Cuma)
Yorum Sayısı : 0