Prof.Dr. Soner DUMAN 2024-01-31


ÜZÜLMEYE DE Mİ GÜCÜN YETMİYOR?

Bazen bir iyiliği yapacak imkâna sahip olamazsın ama "keşke imkânım olsaydı da şu iyiliği yapabilseydim" diye düşünmen, öyle bir imkâna sahip olamadığın için üzülmen, göz yaşı dökmen sana o iyiliği yapmış gibi ecir ve mükâfat kazandırır. Bunu da yapamıyorsan o iyilikten nasibin olmaz.

Şimdi Allah Resûlü (s.a.v.) zamanına gidelim. Tebük Savaşına... Allah Resûlü, Bizans'a karşı sefere çıkacağını, imkânı olan herkesin hazırlık yapmasını emretti. O dönemde düzenli ordu yoktu. Herkes savaş hazırlığını kendisi yapıyordu. Maddî imkânı olanlar bineğini, kılıcını, kalkanını, zırhını temin ediyordu. Peygamberimizin bu duyuruyu yapması üzerine maddî imkânı bulunmayan bazı Müslümanlar ona gelerek kendileri için binek hayvanı temin edip edemeyeceklerini sordular. Peygamberimiz, zengin olan ashabın katkılarıyla bütün imkânları seferber etmesine rağmen bazı kimselere binek hayvanı temin etmesi mümkün olmamıştı. Mesafe yüzlerce kilometre uzunlukta ve çöller ötesinde olduğu için binek hayvanı olmaksızın yürüyerek gitmeleri de mümkün değildi. Allah Resûlü (s.a.v.) onlara binek temin etme imkânının olmadığını söyleyince bu fakir sahabîler binek alacak durumda olmamaları ve Tebük seferine katılamamaları sebebiyle hüngür hüngür ağladılar.

Rabbimiz bu durumu şu âyette haber veriyor:

"Kendilerine binek sağlaman için sana geldiklerinde: Sizi bindirecek bir binek bulamıyorum, deyince, harcayacak bir şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözleri yaş dökerek dönen kimselere de (sorumluluk yoktur)." (Tevbe 92).

Allah Resûlü (s.a.v.) ve imkânı olan sahabîler yola çıktılar, fakir olup imkânı bulunmayan sahabîler ise savaşa çok katılmak istedikleri halde geride kaldılar. Tebük seferi çok yorucu geçiyordu. Yakıp kavuran sıcakta, çölde hareket edilirken kimi zaman vadiler, kimi zaman kum yığınları aşılıyordu. Nihâyet haftalar süren bu yolculuktan geri dönerken bir mola yerinde Allah Resûlü (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Şu anda Medine'de öyle kimseler var ki bu sefer için ne kadar yol yürüdüyseniz, ne kadar vadi katettiyseniz onlar da sizinle birlikteydi. " Sahabe sordu "Medine'de oldukları halde mi?" Allah Resûlü şöyle cevap verdi: "Evet. Onları özürleri alıkoydu."

(Buhârî, Meğâzî, 76; Müslim; İbn Mâce, Cihad, 6)

Yukarıdaki âyet ve hadis öyle büyük anlamlar ve hikmetler barındırıyor ki...

Bir kimse gerçekten samimi ise bir ameli yapamasa bile bu samimiyet ve niyetinden ötürü o ameli yapmış gibi sevap ve ecir alır.

Kişinin samimiyeti, elinden gelen imkânları seferber etmesi ve elinden gelmeyenler için de iç dünyasında istek ve arzunun bulunmasından bilinir. Bir fakire yardım etmeyi gerçekten istiyorsunuz ama elinizde maddi imkân yok, siz de "keşke maddi imkânım olsaydı da buna yardım edebilseydim" diye samimi bir üzüntü duyuyorsunuz, işte bu üzüntünüz sizin samimiyetinizi gösterir.

Rabbimiz! Kendilerine yardım edemediğimiz mazlum ve mağdur mümin kardeşlerimizin üzüntüsünü kalbimizde hissetmeyi bizlere nasip eyle. Bizleri kendi gelip geçici menfaatleri kaybolduğunda üzülen ama kardeşleri için üzüntü hissetmeyen duygusuz ve duyarsız kimselerden eyleme.

(Soner Duman/25.Cemâziyelevvel.1445/08.Aralık.2023/Cuma)

Anahtar Kelimeler :

Paylaş


Yorum Sayısı : 0